Yazar Tarık Buğra Kimdir? Eserleri, Kitapları, Sözleri, Hayatı, Ödülleri

Tarık Buğra'nın Fotoğrafı

Yazar Tarık Buğra
Doğum 1918, Akşehir
Ölüm 1994, İstanbul
Meslek Gazeteci ve Yazar

Tarık Buğra kimdir, Tarık Buğra’nın eserleri nelerdir, Tarık Buğra kaç yaşındadır, Tarık Buğra kaç yılında ve nerede doğmuştur, Tarık Buğra kaç yılında ve nerede ölmüştür, Tarık Buğra’nın hayat hikayesi ve Tarık Buğra hakkında ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda bulabilirsiniz!



Tarık Buğra Kimdir?

Eylül 1918’de Akşehir’de doğdu. İlk ve orta okulu Akşehir’de okudu. İstanbul Lisesi yatılı bölümünde okurken bu lisenin yatılı bölümü kapatılınca Konya Lisesine kaydını yaptırdı ve liseyi burada bitirdi. Lise yıllarında Tarık Nazım müstear ismiyle hikaye ve şiirler yazmaya başlayan Tarık Buğra, bir süre Tıp ve Hukuk Fakültesi’nde okuduktan sonra kayıt olduğu Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Askerlik görevinden sonra Şişli Terakki Lisesi’nde yardımcı öğretmen olarak çalışmaya başladı.

Cumhuriyet gazetesinin açtığı yarışmada Oğlum (uz) adlı öyküsüyle kendisine bin lira büyük ödül verildiği açıklandı. Ancak Tarık Buğra’ya bu para yerine altın kalem verildi. Aynı yarışmada Doğan Nadi’nin tümen komutanı birinci ilan edilmiş ve bu kişinin hikaye anlatıcısı olarak adı ikinci kez bulunamamıştır. Yine de aldığı yoğun iş teklifleri ile basın hayatına girme konusunda daha cesur hale gelen Tarık Buğra, bu ödül neticesinde Akşehir’e dönerek Nasreddin Hoca gazetesini çıkardı (26 Temmuz 1949-28 Haziran 1952). Milliyet gazetesi, Vatan, Yeni İstanbul (1952-1956), Yol Dergisi (1968) ve Tercüman gazetesinin (1970-1976) sanat sayfalarının editörlüğünü, anekdotlarını yazdı ve yazı işleri müdürü olarak görev yaptı. Türkiye’de de Hisar dergi ve gazeteleri Tarık Buğra, 26 Şubat 1994’te İstanbul’da öldü.


Tarık Buğra’nın Eserleri

Romanlar

Hikayeler

Tiyatro

  • Ayakta Durmak İstiyorum
  • Akümülatörlü Radyo
  • Yüzlerce Çiçek Birden Açtı (1979)

Gezi Yazıları

  • Gagaringrad (Moskova Notları)

Fıkra ve Denemeleri

  • Gençlik Türküsü
  • Düşman Kazanmak Sanatı
  • Politika Dışı
  • Bu Çağın Adı

Senaryo ve Oyunları

  • Sıfırdan Doruğa-Patron

Tarık Buğra Sözleri

  • Yüz yüzü, göz gözü göre, sohbet daha bir tatlı olur, daha bir işler.
  • Hey Osmancık, yiğit, tek yiğit öfkesini yenendir; gücünü, kuvvetini, gönlünü, başını öfkesinden arındırandır; benliğinden sıyrılan kuldur.
  • Doğrular ve doğru yoldakiler artık katlanamayacağı bir hakarettir kendisi için. Artık tek avuntusu ve tek gururu düşmanlıktır, icat ettiği düşmanlardır, bunlara dört elle sarılıyor.
  • Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür oğul. Hırsımız sabırsızlığımız, bencilliğimiz. Önce bu yüzden küçülür sonrada dünyayı çok büyük görürüz.
  • Dukas’ın davranışı Osmancığın çene kemiklerini zonklatmıştır. Ama Osman Beğ , “Kılıcı almadı, he mi?”den bir adım öteye geçmemiştir.
  • En önemli gerçek ve yaşayan tek gerçek geçen günlerdedir.
  • Çünkü, özlenen baharlar vardır. soyca, sopça, ümmetçe özlenen baharlar.
  • Çok sürmüyor ama bu; birden dikleşiyor, omuzlarını geriyor:
  • Sırtına çok, çok ağır bir yük vurmuşlar da; “Taşıyabilirim. işte taşıyorum, daha da yükleyin der gibiydi.
  • Özlenen baharlar vardır. Soyca, sopça, ümmetçe özlenen baharlar.
  • Engel çoktur. Çok olsa da aşılır. Amma bir engel vardır ki, onu aşan görülmemiştir. O engelin adı nefistir. Nefsin eline düşen hiçbir yere varamaz.

Tarık Buğra Alıntıları

    Küçük Ağa

  • Utan len hafızın oğlu utan. Koca Memalik-i Osmaniye senden beter oldu, bin beter oldu. Kıçı kırık İtalyan askeri gelmiş ta Akşehir’e dayanmış da Hafız’ın oğlu kolundan budundan konuşur. Haram olsun o gaza sana diyecem emme dilim varmaz utan, utan.
  • Her şeyi kaybettikten sonra ümidi de kaybedenin karşısına ne ile çıkılabilir.
  • Hem hatırlamak, hem de düşünmek mi? Fakat cehennem dedikleri işte bu değilse nedir?
  • Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür. Hırsımız, sabırsızlığımız, bencilliğimiz. Önce bu yüzden küçülüyor, sonra da dünyayı çok büyük görüyoruz.
  • Dukas’ın cevabı Orhan’ın babasını çok çok üzmüştür.
  • Kabul etmek, her zaman doğru bulmak değildir.
  • Tek tek değil de bir arada susuşun bir başka manası var gibiydi. Belki de dünyanın sonu böyle beklenirdi.
  • Düşman bir mi? Sen ona bir daha ekle. Üç mü, beş mi? Sen ona bir de kendini ekle,
  • İyi yetişmemiş insanların ülkesinde düzen bir bozuldu mu; mağara devri, taş devri hortluyor. Bu bütün tarih boyunca böyle olmuş, böylece de gidecek.
  • Ölmek istemiyordu. Hele gafillerin, hele hak yolundan sapmışların kurşunu ile ihanetin kurşunu ile asla.
  • Önce hastalığın adını koymalı, başka hastalıkla karıştırılmamalı demek istiyorum Hoca Efendi. Yoksa doktor hastası için, hastalığından da tehlikeli olur.
  • Dünya’yı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüz, oğul. Hırsımız, sabırsızlığımız, bencilliğimiz. Önce bu yüzden küçülüyor, sonra da Dünya’yı çok büyük görüyoruz.
  • İnsan, içinde bulunduğu ahvali pek bilemez, büyük işlerin içinde insan büyük hatalar yapar.
  • Sevgi, saygı, ferahlık, gayret ve nikbinlik tıpkı bir rüzgar gibi esiyor ,çarşıyı ,kahveleri ,sokakları dolaşıyor, pervaz aralıklarından evlere sızıyordu.

Yorum yapın