Yazar Sait Faik Abasıyanık Kimdir? Eserleri, Kitapları, Sözleri, Hayatı, Ödülleri

Sait Faik Abasıyanık'ın Fotoğrafı

Yazar Sait Faik Abasıyanık
Doğum 1906, Adapazarı
Ölüm 1954, İstanbul
Meslek Hikaye ve Roman Yazarı

Sait Faik Abasıyanık kimdir, Sait Faik Abasıyanık’ın eserleri nelerdir, Sait Faik Abasıyanık kaç yaşındadır, Sait Faik Abasıyanık kaç yılında ve nerede doğmuştur, Sait Faik Abasıyanık kaç yılında ve nerede ölmüştür, Sait Faik Abasıyanık’ın hayat hikayesi ve Sait Faik Abasıyanık hakkında ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda bulabilirsiniz!



Sait Faik Abasıyanık Kimdir?

Sait Faik Abasıyanık 23 kasım 1906 yılında Adapazarı’nda dünyaya gelmiştir. 11 Mayıs 1954 tarihinde ise henüz 48 yaşındayken siroz hastalığından yaşamını yitirmiştir. İlköğretimini Adapazarı Rehber-i Terakki Mektebinde tamamlamıştır. Ardından iki yıl Adapazarı İdadisi’nde eğitim görmüştür. Kurtuluş Savaşı sonrasında ailesi ile birlikte İstanbul’a yerleşmiştir. Buraya yerleşince İstanbul Sultanisi’ne girmiştir. Onuncu sınıfa geldiğinde bir öğretmene yapılan şaka yüzünden sınıfı dağıtılmıştır. Bu olayın ardından Bursa Erkek Lisesi’nde eğitiminde devam etmiştir. 1928 yılında bu okuldan mezun olmuştur. Lise eğitimin ardından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde bir süre eğitim görmüştür. Daha sonrasında Ekonomi eğitimi almak üzere İsviçre ve Lozan’a gitmiştir. Burada bir hayli kısa süre kalarak Fransa’ya gitmiştir. 3 yıl boyunca Fransa’da Grenoble’da yaşamıştır. Eğitimini yarım bırakarak 1933 yılına İstanbul’a geri dönme kararı almıştır. İstanbul’a geri dönmesinin ardından kısa bir süre Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’nde Türkçe grup dersleri öğretmenliği yapmıştır. Babasının desteği ile ticaret hayatına giriş yapsa da başarılı olamamıştır. Bu başarısızlığın ardından hiçbir işle uğraşmamıştır ve geçimini babasından kalan miras ile sürdürmüştür. Yaşamının büyük çoğunluğunu Şişli’de Bulgar Çarşısı içerisinde yer alan apartman da ve Burgaz Ada’da bulunan köşklerinde annesi ile birlikte geçirmiştir.

Yazarlık Kariyeri

Şiir yazmaya henüz İstanbul Sultanisi’nde öğrencilik dönemlerindeyken başlamıştır. Öykü yazmaya ise Bursa’daki öğrencilik dönemlerinde başlamıştır. İlk öyküsü “Uçurtmalar” 9 aralık 1929 tarihinde Milliyet gazetesinin sanat sayfasında yayınlanmıştır. Özellikle 1934 ve 1940 yılları arasında Varlık, Ağaç, Servet-i Fünun, Ses, Uyanış, Yeni Ses, Yaprak, Yenilik gibi dergilerde yayınlanan öyküleri ile tanınmaya başlamıştır.

Sait Faik yazdığı öyküleri ortaya koyarken, Türk öykücülüğünde durum biraz karışıktı. Ömer Seyfettin’in “milli hikayecilik” etkisi sürmekteydi. Aynı zamanda halkın gülmece ağırlıklı öykülere de eğilimi vardı. Tüm bunlar ile birlikte bir de gerçekçi yönelim ve içten, yalın anlatım etkisi bulunmaktaydı. Sait Faik böyle bir ortamda ilk öyküleri ile gözlemci bir yazar olark olarak ortaya çıkmıştır. Ancak kısa bir süre sonra öykülerini olaylardan ayırmaya karar verdi. Bu yönelimde onun gerçeği ya da bir durumu anlatıcının kendi benliğinden geçirme eğiliminde büyük bir payı bulunmaktaydı. Bu durum öykülerinde son derece doğal bir öznelleşmeye yol açmıştır. “Ben” evrensel bir insanlık duygusunun odağı olduğundan, insanların yaşadığı tüm çelişkileri ve bunalımları öykülerinin temellerine yerleştirmiştir. Sait Faik’e göre her şey insanı sevmekle başlamaktadır. İlk olarak ele aldığı öykülerinde Adapazarı ile İstanbul’da geçen çocukluk ve gençlik yıllarını anlatmıştır.

Daha sonraki eserlerinde ise şiirsellik gözler önüne serilmektedir. Aynı zamanda bu eserlerde toplumun yaşadığı sorunları ve işsizlik problemlerini, insanların acı çeken kesimlerini ele almıştır. Özellikle işsizlik ve esnafın yaşadığı zorluklar üzerine birçok farklı anlatım gerçekleştirmiştir. Toplumun acı çeken kesimlerine yönelmesi öykülerinin son derece farklı bir boyut kazanmasına yol açmıştır. “Kumpanya” ile öykülerinde yer alan karakterlerin sayısı artmıştır. Sait Faik, toplumsal düzenin olumsuzluklarını, sahteliklerini, yaşanan çirkinlikleri, adaletsizliği ve yalnızlığı keşfetmektedir. Bu keşiften sonra ele aldığı kitaplarındaki karamsarlık artmaktadır. Giderek yazdığı hikayelerinde konu ve olay akışı ortadan kalmaktadır. Öyküleme daha çok ruhsal değişiklikler yolu ile yapılmaya başlandı. Özellikle gerçeküstü öğeler ile kişilerin yalnızlığını ve bunun olumsuz etkilerini irdelemiştir. Ancak sürekli olarak eserlerindeki ana tema yaşama sevinci olmuştur.

Vefatı

Ölümünden sonra Burgazada’da bulunan evi müze haline getirilmitşri. Annesi “Sait Faik Hikaye Ödülü” nü oluşturmuştur. Çağdaş edebiyata yaptığı katkılardan dolayı Amerika’daki Uluslar arası Mark Twain derneğinin onur üyeliğine seçilmiştir.


Sait Faik Abasıyanık’ın Eserleri

Hikayeler

Romanlar

Sait Faik’in şiirlerinin yer aldığı Şimdi Sevişme Vakti (1953) adlı kitabı da bulunmaktadır. Aynı zamanda Röportaj türünde Mahkeme Kapısı ( 1956) adlı bir kitabı daha vardır.


Sait Faik Abasıyanık Sözleri

  • Ben bayrakları değil insanları seviyorum.
  • Ben, iskambil oynarken, yanımda birisi durursa pek memnun olurum, o zaman oyunu da iyi oynarım. Yalnız başına olan insan kadar büyük adam yoktur ama insanlarla beraber olan insan hakiki kıymetini ölçer, biçer.
  • Aşkın bir kanadı vardır kırmızıdır, delinir, kan akar. Bir kanadı var, zehir yeşili…
  • Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.
  • Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir.
  • O üzüntü birdenbire gelir. Hava yağmurludur. Bir sonu gelmeyecek başlangıç. Böyle sürüp gidecek gibidir her şey. Öyle ki, çocuklar bile çirkindir.
  • Düşünmeye başlayalı beri bir gün sarhoş olmadan gülmedik ki.
  • Kuşları boğdular, çimenleri söktüler, yollar çamur içinde kaldı. Dün
  • Ey Ulu Tanrılar!… Haksızlık ediyorsunuz. Hem de çok büyük bir haksızlık. Size yakıştıramıyorum bunu.
  • Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı.
  • İğrenir görünürlerden çoğu o nevi insanlardan bin defa daha aşağılıktır.
  • İnsan olmak için erkek olmanın yeteceğini sanıp aldanmıştı.
  • Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı. İnsanoğlu her şeyden evvel içindeki bu kıskançlıklardan, bu kinlerden, bu ahlaksızlıklardan daha pis şeyi -kendinde, doğuşta varsa bile söküp atmalıdır.
  • Kelimelerin manalarını elbet biliyordu ama bir türlü birbirleriyle birleşince bir anlam alamıyorlardı.

Sait Faik Abasıyanık Alıntıları

    Semaver

  • Cama kafasını yasladı. Yine hayal etti. Hayal etmek kadar güzel bir şey yoktu.
  • Ayakucuma düşüp kırılan neşemi gözlerimle topladım.
  • Ayakucuma düşüp kırılan neşemi, gözlerimle topladım…
  • Onun için kimse, üç yavrusunu kaybetmiş bir insan diyemezdi. Bu gülen yüz, en bahtiyar insanların yüzüydü. Belki bir hile düşünen hilekâr da böyle gülerdi.
  • Ve denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar ne zevksiz mahlûklardı.
  • Cama kafasını yasladı. Yine hayal etti. Hayal etmek kadar güzel bir şey yoktu. İnsanı insan eden hayal etmekti…
  • Sevmekten korkuyorum… ondan karanlıktan, riyadan, zulümden, hürriyet izlikten korkar gibi ürküyorum.
  • Bir Sonbahar Akşamı

  • Uzun bir yoldan sonra denizi görmek gibisin.
  • Alemdağ’da Var Bir Yılan

  • Sabahleyin uyanır uyanmaz aklımdaydın.
  • Kâinat tepemde akıl ermez oyunlar oynuyor.
  • Canım çekiyor diye öpemem seni güzel çocuk!
  • Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burda her şey bir insanı sevmekle bitiyor.
  • Sabahleyin uyanır uyanmaz aklımdaydı, güldüm.
  • Bu yürek, bizim yüreğimiz, bir tahtası eksiklerin yüreğidir, dedi.
  • Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor…
  • Lüzumsuz Adam

  • Kendi peşimi bile bıraktım…
  • Gitmeli, uzaklaşmalı, hiçbir şehirde durmamalı.
  • Kimdir bu sokakları dolduran adamlar? Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu.
  • Mahalle Kahvesi

  • Şu uyku insanın sevgilisi gibi bir şey, gelmeyince sinirlendiriyor.
  • Karanfil satan adam gülüyor. Ötede simitçi gülüyor. Benden başka hepsi mesut. Topunuzun Allah belasını versin!
  • Az Şekerli

  • Dünyada her şeyle alay edilir, şaka yapılır ama şiirle asla!
  • Bu belki de sevilmediğini bilmekten doğan bir elem, belki de sevildiğini bilmekten doğan bir hainlikti.
  • Son Kuşlar

  • Düşünmeye başlayalı beri bir gün sarhoş olmadan gülmedik ki.
  • Dünya değişiyor dostlarım.
  • Ölesiye yalnız, ölesiye mesudum. İçim kalabalık çekiyor. İnsanlar çekiyor. Çocuklar istiyorum: haşarı, sarışın, esmer, edepsiz… Seyahatler çekiyor içim.
  • Hiç içinize taş gibi, ağır bir su gibi bir sevgi oturdu mu? Oturmamışsa Allah aşkına vazgeçin şu yazımı okumaktan.
  • Aynı kitabın bile insanları birbirine düşman ettiğini bilmiyorlar mıydı?
  • Havada Bulut

  • İstanbul’da tifüs, memlekette zelzele, dışarıda harp, ben sana aşığım: İşte 1942 senesinin 21 Haziranı’nın gece yarısından sonra saat üç buçukta uyanık, beyaz şimşeklerin çaktığı, yağmurlu bir gecenin sana tebliği.
  • Birdenbire her şeyi hoşuma gitmişti. Ama ben onun birdenbire hoşuna gitmemiştim. Ağır ağır hoşuna gider miyim acaba? Buralarını düşünmedim. Düşünmedim, hemen o gece ona aşık oldum.
  • Seni hala nasıl seviyorum; bu bir sırdır sevgilim.
  • Onu nasıl beklediğimi kimseler bilemez. Bir insan nasıl beklenir?
  • Sarnıç

  • Önümüzde hayat Her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz.

Yorum yapın