Lüzumsuz Adam Kitabının Konusu, Özeti, Karakterleri, Açıklaması, PDF, Yorumları, Yazarı

Lüzumsuz Adam'ın Fotoğrafı

Kitap Lüzumsuz Adam
Yazarı Sait Faik Abasıyanık
Türü Hikaye Kitapları
Kategoriler En Çok Okunanlar
Okunması Gerekenler
Yayın Yılı 1948

Sait Faik Abasıyanık tarafından 1948 yılında kaleme alınmış olan Lüzumsuz Adam kitabı hakkındaki tüm bilgiler sitemizde.
Lüzumsuz Adam pdf, Lüzumsuz Adam konusu, Lüzumsuz Adam karakterleri, Lüzumsuz Adam yorumları, Lüzumsuz Adam açıklaması ve ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda!



Lüzumsuz Adam – Sait Faik Abasıyanık


Lüzumsuz Adam Kitabının Karakterleri

Hünsar Bey: Son derece sakin bir hayat yaşayan ve bunu seven bir karakterdir. Başka işler ile uğraşma düşüncesinde olmayan bir yapısı vardır. İşkembe çorbası içmeyi sever. Aynı zamanda Fransızcaya oldukça meraklıdır. Tek gelir kaynağı ise bir dükkan kirasıdır. Genel olarak hayatı düz bir çizgide yaşamak istemektedir.

Bayram: Hikayede geçen işkembe dükkanının sahibidir.

Salamon: Portakal satıcısıdır.

Yahudi Kadın: Hikayede yer alan pastanenin sahibidir.


Lüzumsuz Adam Kitabının Konusu

Romanın konusu arkadaşlarından uzaklaşmış ve şehirden korkan bir adamı ele almaktadır. Bu adam sadece mahallesinde vakit geçirmekten hoşlanmaktadır. Son derece ürkek bir yapısı bulunmaktadır ve yalnız olmak istemektedir. Bu adamın beklentisiz ve son derece lüzumsuz hayatı romanın konusunu oluşturmaktadır. Bir insanın ne kadar kendisini kapatabileceği ve hayatta gerçekleşen her şeyden uzaklaşabileceği en ince ayrıntılarına kadar ele alınmaktadır.


Lüzumsuz Adam Kitabının Özeti

Haftanın tüm günlerini sürekli olarak aynı şeyleri yaparak geçiren Hünsar Bey, her zamanki gibi kahvesine gider. Kahve ya da pastane olarak adlandırılan yerin sahibi ise Yahudi kadındır. Burada Mansur Bey kapuçino içerek Fransızca bir şekilde Yahudi kadın ile sohbet etmeye başlar. Daha sonrasında ise kütüphaneye giderek buradan bir Fransızca deri alır. Dergiyi almasındaki ana amaç yarın yapacağı sohbete katkı sağlamaktır. Çünkü günlük rutinlerini yerine getirirken olabilecek en iyi şekilde görünmek istemektedir. Saat öğle saatlerine yaklaştığında işkembecisine gider. İşkembecisi ise Bayram’dır. Her zamanki bol ekşili limonlu işkembesini içer.

Daha sonrasında ise akşam saatlerinde evinde aldığı Fransızca dergi içerisinde yer alan bilmediği kelimeleri tercüme ederken uyuya kalmaktadır. Ancak saat 4:30 civarında yapacağı gezinti için uyanacaktır. Bu akşam gezintisi de onun için bir rutindir ve olmazsa olmazları arasında yer almaktadır. Gezinti sırasında akşam olduğunu ise pastanenin perdesi çekilince anlamaktadır. Eline portakalını alarak her zaman yaptığı gibi meyhaneden çıkan insanları izlemeye başlar. Bunun ardından karşı meyhaneye gider. Her zamanki içkisini ister ve her zaman olduğu gibi zurnacı, zurnasının kamış düdüklerinden birini değiştirmeye başladığında masasından kalkmaktadır.

Yedi sene olmasına rağmen hiçbir şekilde mahallesinden çıkmayan Hünsar Bey bir gün mahallesinden dışarı çıkma kararı alır. Aldığı bu karar son derece farklılık uyandırıcı bir karardır. Ancak yaşacakları hayatında birçok farklı değişim olmasını da sağlayacaktır.

Mahallesinden çıktıktan sonra İstanbul’un güzelliği Hünsar Bey’i adeta büyülemiştir. Aklına son derece farklı bir fikir gelir. Aklına gelen bu fikre göre evi ve dükkanı satacaktır. Ardından ise gazinoda gördüğü alnı dar olan kızı kendisine metres tutacaktır. Bundan da sonra bir Boğaziçi vapuruna binecektir. Bebek ile Arnavutköy önlerinde oturduğu taburen kalkarak kendisini denizin içerisinde bırakmak istemektedir.


Lüzumsuz Adam Kitabının Açıklaması

“[Sait Faik’e] geceleri sinemalarda rastlardım. Tanışmazdık.

Sinemanın ön sıralarına oturur, koltuğuna iyice gömülürdü.

Koyu yeşil bir pardösüsü, çok dar kenarlı, kafasının biraz üstünde kalan kahverengi bir şapkası vardı. Sinema dönüşü dalgın, Beyoğlu’nun gece yarısı kalabalığına dalar, çeker giderdi. Sinemada bulunanlar arasında bu gedikli birinci mevki müşterisinin yazısını okuyan var mıdır acaba, diye çok düşünmüşümdür. Kuşkusuz, yoktu. Sait Faik, edebiyattan hoşlanacak bir okur topluluğunu hazır bulan talihli yazarlardan değildi. Okurunu yetiştiren, eğiten, okuruyla birlikte oluşan bir yazardı. Gerçek talihinin de bu olduğu söylenemez miydi?”


Yorum yapın