Yazar Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kimdir? Eserleri, Kitapları, Sözleri, Hayatı, Ödülleri

Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Fotoğrafı

Yazar Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Doğum 1889, Kahire – Mısır Hidivliği
Ölüm 1974, Ankara
Meslek Yazar, şair, diplomat ve gazeteci

Yakup Kadri Karaosmanoğlu kimdir, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun eserleri nelerdir, Yakup Kadri Karaosmanoğlu kaç yaşındadır, Yakup Kadri Karaosmanoğlu kaç yılında ve nerede doğmuştur, Yakup Kadri Karaosmanoğlu kaç yılında ve nerede ölmüştür, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun hayat hikayesi ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu hakkında ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda bulabilirsiniz!



Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kimdir?

Babası Manisa’nın ünlü Karaosmanoğlu Ailesi’nden Abdülkadir Bey, annesi İkbal Hanım’dır. Babası, 1833 yılında Kavalalı İbrahim Paşa tarafından Manisa’nın işgali sırasında kendisine yakınlık göstermiş ve Mısır’daki konağına yerleşmiştir. Köşkün ahalisinden İkbal Hanım ile yaptığı evlilikten dünyaya gelen Abdülkadir Bey’in ikinci çocuğu Yakup Kadri’dir. Mısırlı İbrahim Paşa’nın vefatından sonra ailesi Türkiye’ye geldiğinde ilköğrenimini Manisa’da Fevziye Mekteb-i İptidaisi’nde tamamlar. 1903 yılında İzmir Lisesi’ne girer. Şahabettin Süleyman ile dostluğu bu okuldayken başlamıştır. Çocukluğunda başlayan edebiyata ilgisi lise yıllarında daha da artar. Babasının ölümü üzerine İzmir Lisesi’ndeki eğitimini tamamlayamamış 1905’te annesiyle birlikte Mısır’a döner. Jön Türklerle Mısır’da tanışmış ve İzmir’e dönme arzusundan vazgeçmiştir. Jön Türklerin etkisiyle siyasetle ilgilenmeye başlar. İskenderiye’de bir Fransız okulunda ve İsviçre Lisesi’nde okur ve iki yıl sonra orta öğrenimini tamamlar. Bu yıllarda öğrendiği Fransızca ile Flaubert, Guy de Maupassant ve Alphonse Daudet gibi ünlü batılı yazarları inceler. Maupassant’tan ilk çeviri öykülerini Şerafettin Mağmumi’nin çıkardığı “Türk” dergisinde yayımlar.

1908 yılında ailesiyle birlikte İstanbul’a dönerek Yel değirmeni semtine yerleşir ve Balkan Savaşı’na kadar burada yaşar. Bu arada İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydolur, ancak okulu üçüncü sınıfta bırakır. 1909 yılında arkadaşı Şahabettin Süleyman vasıtasıyla Fecr-i Ati cemaatine katılır. Aynı yıl Henrik Ibsen’den esinlendiği ilk oyunu “Nirvana” Picture Book Magazine’de yayınlanır. Edebiyat hayatına Servet-i Fünûn dergisinde öyküler yayımlayarak devam eder.

Paris’ten dönen Yahya Kemal ile birlikte “Nev-Yunan” dedikleri edebiyatta bir çığır açmaya çalışır, ancak çabaları dikkat çekmez. Yunan ve Latin kaynaklarının yanı sıra doğu mitolojisine de ilgi duymuştur. Bu ilgisinden dolayı Çamlıca’daki Kısıklı Bektaşi tekkesi’ne devam ederek gözlemlerinden yola çıkarak yayımladığı “Nur Baba” romanını yazmış, ancak romanını o dönemde vereceği tepkilerden korktuğu için kitap olarak yayımlamamıştır.

Bergson ve Freud’un görüşlerinden yararlanarak psikanalize geniş yer veren öyküler yazar. İlk öykü kitabı “Bir Serencam” 1913’te yayımlanır. Bu yıllarda Peyam Gazetesi’nde kadın sorunları, yaşam ve uygarlık ile ilgili birçok konuda yazılar yayınlar. Ayrıca bir süre Üsküdar Lisesi’nde edebiyat ve felsefe öğretmenliği yapmıştır.

1912’de tüberküloz olduğunu öğrenen Yakup Kadri, 1916’da tedavi için İsviçre’ye gider, Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra eve döner. Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan olaylar Yakup Kadri’nin edebiyat anlayışını değiştirmesine neden olmuş; sanatın “özel ve saygın” olduğu fikrinden uzaklaşmıştır. “Toplum için sanat” anlayışına yönelmiş ve Milli Edebiyat akımının yalın dil anlayışını benimsemiştir.


Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Eserleri

Romanlar

Öykü

Şiirler

  • Erenlerin Bağından
  • Okun Ucundan
  • Oyun
  • Nirvana
  • Veda
  • Sağanak
  • Mağara

Yakup Kadri Karaosmanoğlu Sözleri

  • Biliyordum ki insan, hayvanların en kötüsü, en bayağısı ve an az sevimli olanıdır. Evet, bilhassa en az sevimli olanı.
  • Ağlamak, ağlamak bu tatlı bir şey… Bu, yağmurun bir yaz günü kuru ve kızgın toprak üzerine yağışı gibi bir şey…
  • Sanki vatan yalnız İstanbul’dan ibaretmiş; sanki biz burada gurbette imişiz gibi.
  • Hiç şüphesiz arkamızda bıraktığımız mazinin son feryadı, önümüzde hissettiğimiz uçurumun ürpertisidir.
  • Utanç ise, kıskançlık ve haset gibi unutulmaz, silinmez bir duygudur; geçtiği yerde ateşten izler bırakır.
  • Felaket bile bizi birleştiremedi. Aramızdaki, benimle onlar arasındaki uçurumu belki, hala ziyade derinleştirdi…
  • Sonradan öğreniyor insan hepimiz küçük çocuklarız gerçekte, yaşlı kimseler yok yalnızca daha yaşlı acılar var.
  • Fakat ben çok düşündüm, çok hissettim. O kadar ki, bütün fikirler, bütün hisler bana şimdi yavan geliyor.
  • Talim terbiye iyi örnek, bunların hepsi geçici şeylerdir. Ve çevre değiştirmedikçe, insan yetişmesine imkân yoktur.
  • Adam sen de; hayat dediğimiz şey bu sizin oynadığınız sahneden çok daha geniştir.
  • Zira hayat ne tamimiyle güzel, ne büsbütün çirkindir. Hem acıklı hem gülünç tarafları vardır.
  • Ben, bu hayvanları çok severim. Bu çirkin, galiz tabiat ortasında tatlı ve cana yakın yalnız onlardır.
  • Beni her şey yoruyor. En ufak bir sesten rahatsız oluyorum. Günün aydınlığı
  • Kalbimiz ne kadar beklenmeyen şeylerle doludur; kendi heyecanlarımız önünde ekseriya kendimiz hayrete düşeriz.
  • Ve arkamda hiçbir kimse bırakmayacağım. Ne bir dost, ne bir sevgili… Hiçbir izim de kalmayacak, hatta mezarım bile.
  • Çalışmak, çalışmak. Bir şeye yaramak, bir şeye yarar ve lazım olduğunu hissetmek… İşte, yaşamanın yegâne manası…
  • Türkiye denince yaralı bir avın üstüne üşüşen köpekler gibi havlıyorlar. Fakat biz teslim olmayacağız. Hepsini kovalayacağız.
  • Sanki kinle kararmış sevdanın ateşi, ruhunun bütün tatlı usarelerini kurutmuştu.
  • Aşk vardır ki esirini şuursuzluğun ve hayvanlığın son basamaklarına kadar indirir.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu Alıntıları

    Yaban

  • Çevre değiştirmedikçe insanın değişmesine imkân yoktur.
  • Çünkü her hayatın kendine göre bir başlayışı, bir bitişi vardır.
  • Ben beladan artakalmış bir adamım.
  • Türkiye’nin karanlık semasında Mustafa Kemal adı bir şafak yıldızı gibi parlıyor.
  • Kaldı ki susmak bile, eğer gözler konuşuyorsa bir anlam taşır.
  • Niçin bana birdenbire harikulâde bir şey gibi göründü?
  • İnsan Türk olur da, nasıl Kemal Paşa’dan yana olmaz?
  • Sodom ve Gomore

  • Bir defa affeden âşık artık durmadan affetmeye mahkûmdur.
  • Hele görünüşler her zaman aldatıcıdır.
  • Aşk vardır ki tutkununu insanüstülüğüne kadar yükseltir! Aşk vardır ki esirini şuursuzluğun ve hayvanlığın son basamaklarına kadar indirirdir.
  • Kiralık Konak

  • Yeşil gözleri sevmeyiniz; sizi anlayan siyahlardır.
  • Şiirdeki “Aşk’la hayattaki “Aşk “ne kadar birbirine benzemiyormuş.
  • Fakat bilmiyorlar ki aşk, mucizeyle doludur, daha doğrusu, aşk bizzat mucizedir.
  • On Dördünde Bir Adam

  • İstanbul, eski İstanbul değildi.
  • Hep O Şarkı

  • Erkekler ne tuhaftır! Kaç yaşında olsalar, nice tecrübeden geçmiş bulunsalar kadın ve gönül işlerinde daima çocuk kalırlar.
  • Gönül kırmaktan daima ödüm kopmuştur. Çünkü elimden böyle bir kaza çıktığı vakit asıl kırılıp dökülen benim gönlüm olmuştur.
  • Frenkler “Gençlik bilseydi, ihtiyarlık yapabilseydi,” derlermiş. Ne doğru söz. İnsan, yaşla hakikate eriyor amma, onu kullanmak, ona göre yaşamak gücünü kaybettikten sonra…
  • Ankara

  • Sanki bu âlem bana küs ve ben ona dargın gibiyim.
  • Anamın Kitabı

  • Gözüm yılıp korktuğumdan mı? Zannetmiyorum. Ben yalnız uslu ve çekingen değil aynı zamanda son derece utangaçtım da.
  • Bir Serencam

  • Her şey unutulup geçer diyenlere inanmayınız: Bizim şimdiki ruhumuz dünkü hâdisatın muhassalasıdır.

Yorum yapın