Yazar | Şevket Süreyya Aydemir |
Doğum | 1897, Edirne |
Ölüm | 1976, Ankara |
Meslek | Yazar, düşün insanı, iktisatçı ve tarihçi |
Şevket Süreyya Aydemir kimdir, Şevket Süreyya Aydemir’in eserleri nelerdir, Şevket Süreyya Aydemir kaç yaşındadır, Şevket Süreyya Aydemir kaç yılında ve nerede doğmuştur, Şevket Süreyya Aydemir kaç yılında ve nerede ölmüştür, Şevket Süreyya Aydemir’in hayat hikayesi ve Şevket Süreyya Aydemir hakkında ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda bulabilirsiniz!
İçindekiler
Şevket Süreyya Aydemir Kimdir?
Balkan göçmeni topraksız bir ailenin oğlu olarak 1897 yılında Edirne’de doğdu. Babası Mehmet Ağa, Bulgaristan’ın Deliorman bölgesinde zengin bir toprak sahibiydi, ancak servetini kaybetti ve Edirne’de bahçıvan olarak çalışıyordu. Annesi aydın bir insan olan Şaziye Hanım’dır. Okumayı ve yazmayı annesinden öğrendi. Mahalle Mektebinden sonra askeri ortaokula devam etti. Küçük yaşlardan itibaren siyasetle ilgilendi. Henüz on bir yaşında iken İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye oldu. Balkan Savaşları’ndan önce annesini ve bir ağabeyini kaybetti. Edirne işgal edildiğinde katliamdan kaçmak için İstanbul’a gönderilen çocuklar arasındaydı. Kuleli Askeri Lisesi’ne kaydoldu, ancak Edirne’nin geri alınmasıyla geri döndü ve bir oğlunun daha asker olmasını istemeyen babası onu aradı; Edirne Ortaokulu ve Öğretmen Okulu’nda (bugünkü Edirne Lisesi) okudu. Bu yıllarda Turancı görüşleri benimsemiştir. Diğer kardeşinin Sarıkamış’ta ölümü üzerine Birinci Dünya Savaşı’nda gönüllü olarak savaşa katıldı; Kardeşinin şehit olduğu Kafkas Cephesi’nde savaşmış ve yaralanmıştır. Müfide Ferit’in cephedeyken okuduğu Aydemir romanı onu çok etkilemiştir. İleride Soyadı Kanunu çıkarken Aydemir soyadını seçmesi bu romanın etkisi altındadır.
Çekilme kararı üzerine Edirne’ye dönen Şevket Süreyya, öğretmenlik eğitimini tamamladı. Edirne’nin Rumlar tarafından işgal edilmesinden sonra bir süre yerel direniş hareketlerine katıldı. Azerbaycan’da kurulan hükümetin İstanbul hükümetinden öğretmen istemesi üzerine Nuha şehrine öğretmen olarak atandı ve 1919-1920 yılları arasında Azerbaycan’a yerleşti. Ermenilere karşı oluşturulan gönüllü birliğin komutanı oldu ve halk kahramanı oldu. Ancak Kafkasya’nın çok etnikli yapısını görünce eski Turancı fikirlerin doğruluğunu sorgulamaya başladı. Bakü’de toplanan Doğu Halkları Kongresi’ne Nuh Delegesi olarak katıldı. Bu kongreye katılması komünizme olan ilgisini artırdı. Kurttay’dan 10 gün sonra Bakü’de düzenlenen Türkiye Komünist Partisi’nin mitingine de katılan Şevket Süreyya, merak ettiği ideolojiyi öğrenmek istediğinde Milli Mücadele’ye katılmak yerine Nuha’ya dönmeyi tercih etti. Bir süre amaçsızca dolaşan Şevket Süreyya, Batum’a gidince Komünist Parti’ye katıldı. Yine Batum’da bir öğretmen arkadaşının kız kardeşi ile evlenmiş ve bu evliliğini ömrünün sonuna kadar sürdürmüştür. Batum’dan sonra Moskova’ya giderek birçok Türk öğrencinin de eğitim gördüğü Doğu İşçileri Komünist Üniversitesi’ne kaydoldu. İktisadi ve Sosyal Bilimler Yüksek Okulu’nda iktisat okudu. 1923’te Türkiye’ye döndü.
1928 yılında Ankara’da bürokrat olarak göreve başladı. 1951 yılına kadar eğitimci ve ekonomist olarak çeşitli devlet görevlerinde bulundu. Yüksek Teknik Eğitim Genel Müdür Yardımcılığı, Ankara Belediyesi İktisat Müdürlüğü, Ankara Ticaret Okulu Kurucu Müdürlüğü, Ekonomi Bakanlığı Sanayi Teftiş Kurulu Başkanlığı, Başbakanlık Yüksek Denetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. 1932’de Atatürk’ün isteği üzerine Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile birlikte Kadro dergisini çıkardı. Dergi kapandığında Ankara Ticaret Okulu’nda müdür olan Aydemir, bu görevi 1936 yılına kadar sürdürdü. Ankara Belediyesi İktisat Müdürü olarak iki yıl çalıştıktan sonra Ekonomi Bakanlığı’nda çalışmaya başladı ve İsmet İnönü’nün güvenini kazandı. Komünist geçmişi nedeniyle eleştirilse de başarılarıyla yükseldi. Bir süre Ekonomi Bakanlığı tarafından İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte bir imar planı hazırlamakla görevlendirildi. Ancak İsmet Paşa bu planı kabul etmedi.
1951 yılında Mütevelli Heyet kararı ile emekli olduktan sonra kendini yazıya verdi. Hayatı boyunca pek çok esere imza atan Aydemir, Atatürk’ü Tek Man adlı eserinde; İsmet İnönü’yü İkinci Adam adlı eserinde yazdı. Menderes’in Dramı, Enver Paşa gibi biyografiler ve Suyu Arayan Adam gibi otobiyografik denemelerin yanı sıra, Toprak Uyanırsa ve Kahramanlar Doğsa romanlarını yazdı. 27 Mayıs’tan sonra ortaya çıkan yeni düşünce ortamında kurulan Devrim ve Yön gibi sosyalist eğilimlere sahip dergilerde makaleler yayınladı. Kapatıldı. 25 Mart 1976’da Ankara’daki evinde öldü. Ankara Belediye Başkanı’nın talimatıyla tabutu Türk bayrağına sarılı olarak defnedildi. Adı, Ankara’da yıllarca yaşadığı sokağa verildi.
Şevket Süreyya Aydemir’in Eserleri
Romanlar
- Toprak Uyanırsa
- Kahramanlar Doğmalıydı
Biyografi Kitapları
- Suyu Arayan Adam
- Tek Adam (Mustafa Kemal’in Hayatı) Üç cilt
- İkinci Adam (İsmet İnönü) Üç cilt
- Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa Üç cilt
- Menderes’in Dramı
Makaleler
- İnkılap ve Kadro
- Lenin ve Leninizm
- İktisat Mücadelesinde Köy Muallimi
- Halk İçin İktisat Bilgisi
- Kırmızı Mektuplar ve Son Yazılar
İnceleme – Araştırma
- Lider ve Demagog
- Cihan İktisadiyatında Türkiye
- Türkiye Ekonomisi
- İhtilalin Mantığı ve 27 Mayıs İhtilali
Şevket Süreyya Aydemir Sözleri
- Artık kimsenin değil, ruhumun, heyecanlarımın ve ülkümün emrinde olacaktım…
- Aslında içimizde yıkacak ve yeniden inşa edilecek o kadar çok şey var ki?
- Kalbini ferah tut. Ümit edilir ki Allah, zorluğu kolaylığa çevirir.
- Millet; tarihleri, dilleri, dilekleri, ırkları bir olan insanların tarihi topluluğudur.
- Huzur vicdanımızda başlar oğlum. Ahrete açılan kapıyı vicdanımızda aramalıyız.
- Biz muharip milletlerden biriydik. Dünyada kılıç her şeydi ve gaye cihangirlikti. Biz de cihangir olacak, dünyayı zapt edecektik.
- Kalpten gelen gözyaşları utanılacak şeyler değildir. Fakat ne de olsa ağlayış, insanın kendi maddesiyle kendi iç âlemi arasında gizli bir yakarıştır ve öyle kalmalıdır.
- İnsanların, kendinden binlerce yıl önce yaşamış olan insanlarla aralarında bağıntılar kurabilmeleri ne güzel şeydi…
- Henüz yirmi bir yaşımı bitirmiştim. Bu yaş, insanın gözlerine dünyanın hem güzel, hem de küçük göründüğü bir yaştır.
- Galiba biz kendi kendimizi aldatıyoruz. Galiba ilerimizde Turanı kurmak isterken gerçekte arkamızdaki Türkiye bile bizim değil… Hatta ilk iş belki de Turandan önce Türkiye’yi kurmak ve kazanmak?
- Çünkü bence zerdali, bozkırın en vefalı meyve ağacıdır. Vatanı bozkırdır. Bozkır insanı gibi, susuz, kireçli, fakir topraklar üstünde yaşar. Bozkırın yeşil bayrağı zerdalidir.
- Yaşamak ne güzel? İnsanların yaşamaları, çalışabilmeleri, çalışmalarının, düşünmelerinin ve hayallerinin mahsullerini devşirebilmeleri ne güzel?
- Bu dünyada herkesin bir benliği, bir kişiliği vardır. Herkes bir işe yaramak ister. Herkes bir işe yarar. Eğer bir insan kendini küçük, faydasız görüyorsa, bu belki de onun suçu değildir. O da bir iş yapmak, o da bir iş başarmanın gururunu duymak istemez mi?
- Şimdi insanlar değil, insanların hayata davet ettiği, sonra da bir türlü nizam altına alamadığı kör kuvvetler, yani teknik harp eder. Biz onun, hem efendisi hem esiriyiz.
- Niçin hürriyet, niçin vatan? Mustafa Kemal bu sorulara şöyle cevap verir: “-Ancak hür fikirli insanlardır ki vatanlarına faydalı olabilirler. Onlardır ki vatanlarını kurtarıp muhafaza etmek kudretine malik olurlar.”
- Din de, mektep de, cami de; bütün toplum müesseseleri de hepsi insanlar içindir. Eğer insanların içinde kendimizin bazı değerleri taşıdığımıza inanıyorsak, bu değerleri halkın hayrına kullanmalıyız…
- Rusya’nın tarihi hakikaten gariptir. Bu tarih büyük, şerefli meydan muharebeleri, şanlı muzafferiyetler yerine, sonu gelmez yenilgiler, iki de bir çöküşler, parçalanışlarla doludur.
- Kar, yağışların en vefalısıdır. Toprağı örter, gübreleri eritir. Tohum ekilmiş tarlada çimlenen, kardaşlanan güz ekinlerini korur. Sonra vakti gelince, alttan alta, yavaş yavaş, sessiz sedasız erir. Toprağı doyurur. Suya kandırır. Yeraltı hazinelerini besler.
- Hem şimdi aslımızı, daha gerilere ulaştırmakla yeni kahramanlar kazanıyoruz: Oğuz Kağan, Bilge Kağan, Cengiz Han, Temur, Babür Han ve daha niceleri…
Şevket Süreyya Aydemir Alıntıları
- Fakat biz sadece Osmanlı değiliz ki? Biz Osmanlı olmadan önce Türk’tük. Bugünde Türk’üz…
- Yakın mazi artık kasvetli bir rüyaydı. Hakikat, yalnız istikbaldeydi. Ve aradığımız su, orada önümüzde parlıyordu.
- Eğer her şehirde bir mezar ayırmak istersek, Türk yurdunda şehit mezarlarından adım atacak yer kalmaz.
- Zaten bizim olmayan bir memleketin kaderi üstünde hiçbir değişiklik yapılamazdı. Libya gitti…
- Bir devlet ve bir zihniyet olarak imparatorluk, daha Cihan Harbinden önce ve Balkan yenilgisiyle zaten sona ermiş oluyordu.
- Milletin rey ve iradesine dayanılan her işin neticesi, millet için hayır ve selâmet olduğu sabit olmuştur.
- Milli sınırlar içinde vatan bölünmez, parçalanmaz bir bütündür.
- Millî hudutlarımız içinde, yabancı müdahalelerden azade olarak, her medenî millet gibi yaşamak…
- Ben artık bir hiç ‘im, kim bilir nerede ve hangi kurşunla öleceğim, cesedim bir asi gibi bir köşeye atılacak, ama belki bir gün ruhuma bir Fatiha okuyan bulunur.
- Kısacası Kahraman: “Ya hep, ya hiç!” diyebilen insandır. Enver Paşa, bu insanlardan biriydi.
- Bozgun düşmanın baskısı ile değil, ruhtaki, moraldeki çöküntü ile başlar.
- Her kahraman aslında, hatta en ihtişamlı devrinde bile, bir yalnız adamdır.
- Arnavutluk Balkanlar’da, çağdaş manada milliyetçiliğin en geç girdiği, bu akımın çok az sayıda aydınlar arasında yayıldığı bir memleketti.
- – Ama gemini yürütürsen kaptansın. Çünkü devir, gemisini yürütenlerin devri.
- Bir öğrenciye bir defa aşağılık duygusu yerleşti mi, o öğrenci karşısında öğretim ve öğretmen yenilmiş demektir.
- Yüzyıllar boyu ormanı tüketmiş, merayı soysuzlaştırmış, toprağı yele sele vermişiz, doğru. Ama bunları yapan da biziz.