Yazar Charlotte Bronte Kimdir? Eserleri, Kitapları, Sözleri, Hayatı, Ödülleri

Charlotte Bronte'nin Fotoğrafı

Yazar Charlotte Bronte
Doğum 1816, Thornton, Yorkshire, İngiltere
Ölüm 1855, Haworth, Yorkshire, İngiltere
Meslek Yazar, şair

Charlotte Bronte kimdir, Charlotte Bronte’nin eserleri nelerdir, Charlotte Bronte kaç yaşındadır, Charlotte Bronte kaç yılında ve nerede doğmuştur, Charlotte Bronte kaç yılında ve nerede ölmüştür, Charlotte Bronte’nin hayat hikayesi ve Charlotte Bronte hakkında ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda bulabilirsiniz!



Charlotte Bronte Kimdir?

Charlotte Bronte, 21 Nisan 1816’da İngiltere’nin Yorkshire kentinde doğdu. Annesi Maria Branwell’di. Babası Partick Bronte İrlandalı bir rahipti. Charlotte Bronte, çiftin 6 çocuğundan üçüncüsüydü. Nisan 1820’de aile Haworth’a taşınır. Anneleri Maria 15 Eylül 1821’de kanserden ölünce, 5 kız ve bir erkek çocuğa bakma görevi teyzeleri Elizabeth Branwell’e düşer. 1824’te üç kız kardeşiyle birlikte Clergy Daughters adlı bir okul açan Bronte, buradaki sağlıksız koşullar nedeniyle okulu hiç sevmedi. Yazarın sağlığı bozulur ve hatta 1814 doğumlu kardeşleri Maria ile 1815 doğumlu Elizabeth’i okul şartları nedeniyle 1825’te vereme kurban eder. Bir yıl sonra okulu bırakır. Gençliklerinde hayatta kalan 4 kardeş: Charlotte, Branwell, Emily ve Anne babalarının kütüphanesinde çok zaman geçirmeye başlarlar. Kurgusal krallıklar kurdular ve bu krallıklar hakkında hikâyeler ve şiirler yazarlar. Edebiyata olan ilgileri de bu yıllarda başlamış, hayal güçleri tüm kardeşlere ileride geliştirebilecekleri araçlar sağlamıştır.

Bronte, eğitimine Mirfield’daki Roe Head’de devam eder. 1831 ve 1832’de burada okudu ve bu okulda en yakın arkadaşları Ellen Nussey ve Mary Taylor ile tanışır. Eğitimini tamamladıktan sonra bu okula öğretmen olarak döner ve 1835-1838 yılları arasında burada öğretmenlik yapar. 1839’da Yorkshire’da birkaç ailenin evinde mürebbiye oldu ve 1841’e kadar bu görevi sürdürür. Erkek kardeşi Emily, Constantin Heger ve eşi tarafından yönetilen okulda Almanca ve işletme okumak ve okumak için. Bronte İngilizce öğretmeye başlar ve Emily, öğrenci olarak gittikleri okulda bir miktar para ve kalacak yer karşılığında müzik öğretmeye başlar. Ancak Brüksel’de yeni kurdukları hayat, teyzelerinin ölümüyle kesintiye uğrar. Bu nedenle 1842’de İngiltere’ye dönerler, ancak Bronte 1843’te Brüksel’e dönmeye karar verir. Brüksel’deki macerasının ikinci yarısı yazar için pekiyi gitmez. Evine ve kardeşlerine hasretle yalnız kalmış, okulun sahibi Constantin Heger’e aşık olmuştur. Burada geçirdiği günler, “Profesör” ve “Villette” kitaplarına ilham kaynağı olur. Yazar, Ocak 1844’te İngiltere’ye döner.

1846’da üç kız kardeş Charlotte, Emily ve Anne ortaklaşa “Currer Bell”, “Elise Bell” ve “Acton Bell” adlarını kullanarak “Currer, Elise ve Acton Bell’den Şiirler” adlı bir şiir kitabı yayınladılar. Kitap sadece 2 nüsha satarak büyük bir hayal kırıklığı yaşasa da kardeşler yılmadılar ve ilk romanlarını yazmak için kolları sıvarlar. Charlotte Brontë, ilk iki romanında “Currer Bell” adını kullanmaya devam eder. Ailenin tek oğlu Branwell 1848’de bronşitten ölür. Aynı yıl Emily Bronte ve 1849’da Anne Bronte veremden ölür. Charlotte Brontë babasıyla kalır. Bir yayıncı, “Jane Eyre”ye gösterilen yoğun ilgiden sonra yazarı sık sık Londra’ya davet eder. Bu ziyaretler sırasında Bronte geniş bir sosyal çevre edindi ve Harriet Martineau ve Elizabeth Gaskell gibi isimlerle tanışır. Ancak sürekli yaşlı babasının yanında olmak istediği için Londra gezilerini birkaç haftadan uzun tutmaz. Haziran 1854’te Charlotte Bronte, babasının yardımcısı Arthur Bell Nicholls ile evlenir. 31 Mart 1855’te hamileliğinin dokuzuncu ayında ölür. Kesin ölüm nedeni bilinmemekle birlikte, tüberküloz, tifüs veya hamileliğin erken evrelerinde bir hastalıktan öldüğüne inanılır. Bronte’nin eserleri hala büyük ilgi görmekte ve İngiliz Edebiyatı klasikleri arasında sayılmaktadır. Ayrıca “Anne’nin Ölümü Üzerine” ve “Bronte” adlı iki şiir kitabı vardır.


Charlotte Bronte’nin Eserleri


Charlotte Bronte Sözleri

  • Dayanıklılığa, kararlılığa, çalışkanlığa, zekâya sonsuz saygım vardır; çünkü insanı büyük başarılara, yükseklere götüren yol bu özelliklerdir.
  • Adetli vermeliyiz; öyle ki, bize vuran kişi bunu bir daha yapmaması gerektiğini öğrensin.
  • Öğrencilerinin gösterdiği gelişmenin takdir edilmesi öğretmenlerinin en gıpta ettikleri ödüldür.
  • Cahil kişilerin ruhu gübrelenmemiş, sürülmemiş topraklar gibi katıdır. Önyargılar bu ruhlara, kaya diplerinde biten otlar gibi sımsıkı yapışır, inatla büyürler.
  • Gözle görünmez bir zincir kopmuştu sanki çırpınmalarımın sonucu olarak ummadığım bir özgürlüğe kavuşmuştum.
  • Bir kadın, geleneklerin kendisi için yeterli saydığı şeylerden daha fazlasını yapmak, öğrenmek isterse onu kınamak, alaya almak düşüncesizliktir.
  • Bir insanın doğasının aksine davranmaya çalışması, isteklerini kontrol etmesi çok zordur.
  • Artık etten kemikten bir insan değildim, mermer bir heykel olmuştum. Gözlerim soğuk, parlak birer taşa dönüşmüştü.
  • Ömrümde ilk defa öç almanın tadını duyuyordum. Bu, ilk içildiği zaman kanı kaynatıp başı döndüren kokulu bir şaraba benziyordu.
  • Bana defalarca, aşk için değil çalışmak için dünyaya geldiğimi söyledi. Bunlar doğru ama ben eğer aşk için yaratılmamışsam evlenmek için de yaratılmamışımdır. Beni yalnızca yararlı bir alet gibi gören bir adamın karısı olmak garip değil mi?
  • İnsan mükemmel doğar ama kendini kusurlu hale getirir. En parlak yıldızların üzerinde bile leke vardır. Hatasız kul olmaz. Katı kalpli insanlar kim olurlarsa olsunlar, yıldızların parlaklığını ve yaratıcısını görmezler. Fakat onun üzerindeki ufak tefek lekeleri görürler.
  • Kuş değilim ben. Kafesim de yok. Bağımsız, irade sahibi, özgür bir insanım…
  • Biraz düşündüm. Eğer fukaralık büyükler için korkunçsa çocuklar için felaket sayılırdı. Çocuklar fakir fakat çalışkan ve hürmete layık insanların da bulunabileceğini tahmin edemezler. Fakirlik onların indinde; az yiyecek, eski püskü elbiseler, kaba hareketler ve kötü adetlerden ibarettir. Fakirlik bence alçalmak demekti.
  • Ayın çevresinde titreşen yıldızlara gelince, benim yüreğim de titriyordu onlarla birlikte.
  • Sessizlik, sinirleri sakinleştirir.
  • Okumaya çalıştım ama okuduğumdan hiçbir şey anlayamıyordum ki! Her zaman severek okuduğum sayfalarla gözlerimin arasına şimdi düşüncelerim giriyordu.
  • Ben bir kuş değilim ve hiçbir ağ beni kapana kıstıramaz: Ben kendi bağımsız iradesine sahip, özgür bir bireyim!
  • Yoksulum, kimsesiz, ufak tefek, gösterişsizim diye duygusuz, ruhsuz muyum sanıyorsunuz?
  • Çok zaman onun yanında, diken değil de gül olmak geliyordu içimden.
  • Düşmanlık besleyemeyecek ya da kötülüklerin kaydını tutamayacak kadar kısa geliyor bana bu hayat.
  • İçlerinde gizli bir aşkın büyümesine izin vermek tüm kadınların ortak çılgınlığıdır. Eğer bu aşk karşılık bulamazsa, can bulduğu hayatı yiyip bitirir. Yok, eğer karşılık bulursa, aldatıcı bir ümitle, çıkışı olmayan vahşi bataklıklara sürükler insanı.
  • Her ışıldayan, altın değildir.

Charlotte Bronte Alıntıları

    Jane Eyre

  • Cahil kişilerin ruhu gübrelenmemiş, sürülmemiş topraklar gibi katıdır. Ön yargılar bu ruhlara, kaya diplerinde biten otlar gibi sımsıkı yapışır, inatla büyürler.
  • Beklediğim bir şey yok. Geceler gündüzden, gündüzler geceden farksız.
  • Gönlünün toprağında kendiliğinden bitmiş hiçbir çiçek açmıyor, hiçbir dal zorlamadan meyve vermiyordu.
  • Öyleyse üzüntüye neden kaptıralım kendimizi, mademki ömür kısa, ölüm de mutluluğa giden bir yoldur.
  • Kuş değilim ben. Kafesim de yok. Bağımsız, irade sahibi, özgür bir insanım, şu anda da irademi sizden ayrılmak üzere kullanıyorum.
  • Başkaları da beni sevmezse ben ölmeyi yaşamaya yeğ tutarım. Sevilmemek… Yapayalnızlık… Bunlara dayanamam artık.
  • Akılsız salt duygu gerçi pek lezzetsiz bir şerbete benzer ama duygunun yumuşatamadığı salt akıl da insanın boğazından geçmeyecek kadar acı, kekre bir ağudur.
  • Bütün dünya senden nefret edip seni kötü diye tanısa bile senin kendi vicdanın rahat, suçsuz olduğu sürece hiç arkadaşsız kalmazsın.
  • Yürekten gelen tek bir sözcükle de insan birçok söz söylemiş kadar dostluk belirtebilir.
  • Sinirlerim o kadar yıpranmıştı ki hiçbir huzurun sakinleştiremeyeceği, hiçbir zevkin heyecanlandıramayacağı bir haldeydim.
  • Ne istiyorum? Yeni bir yerde, yeni kimseler arasında, değişik koşullar altında yeni bir görev!
  • Etrafındaki insanlar tarafından sevilmek, varlığınla onları mutlu etmek ne güzeldi!
  • Nefretten üstün olan şey şiddet değildir. Yaraları her zaman intikam iyileştirmez.
  • Hiç istememiştim onu sevmeyi, yüreğimdeki aşk tohumlarını görür görmez söküp atmak için çok çalıştım…
  • Filozofların bile yanlış düşündüğü, dindarların bile kötülük yaptığı da görülmüştür.
  • Kimi insanlar karakter incelemesini, karşılarındaki insanın, eşyanın can alıcı yönlerini görüp anlatmasını hiç bilmezler.
  • Ama en büyük yıkıntım sözle anlatılmaz bir ruh perişanlığıydı. Gözlerimden durup durup sessiz yaşlar boşanmasına yol açan bir çöküntü.
  • Nefretin olduğu bir yerde koca bir öküzü yemektense, sevginin olduğu yerde ot yemek daha hoştur.

Yorum yapın