Yazar | Ahmet Mithat Efendi |
Doğum | 1844, İstanbul |
Ölüm | 1912, İstanbul |
Meslek | Yazar, yayıncı |
Ahmet Mithat Efendi kimdir, Ahmet Mithat Efendi’nin eserleri nelerdir, Ahmet Mithat Efendi kaç yaşındadır, Ahmet Mithat Efendi kaç yılında ve nerede doğmuştur, Ahmet Mithat Efendi kaç yılında ve nerede ölmüştür, Ahmet Mithat Efendi’nin hayat hikayesi ve Ahmet Mithat Efendi hakkında ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda bulabilirsiniz!
İçindekiler
Ahmet Mithat Efendi Kimdir?
1844’te İstanbul’da doğdu. 28 Aralık 1912’de İstanbul’da öldü. İstanbul Mısır Çarşısı esnaflarından Hacı Süleyman Ağa’nın oğludur. Küçük yaşta babasını kaybetmiştir. 1854 yılında Vidin’de ağabeyi Hafız Ali Ağa’nın yanına gönderildi. Eğitimine burada başladı. 1857’de ailesiyle birlikte İstanbul’a döndü. Mısır Çarşısı’nda bir aktara çırak verildi. Kardeşi ile birlikte çalıştığı Mithad Paşa’nın yanına gitti. Mithad Paşa, 1861’de Nis Valisi olarak atanınca, ağabeyi ile birlikte Niş’e gitti. Liseyi orada bitirdi. Rusçuk’taki Tuna Vilayet Dairesi’ne memur olarak girdi. Çalışkanlığıyla Mithad Paşa’nın gözüne girdi. Paşa ona kendi adını verdi. Bu arada özel dersler alarak Fransızcasını geliştirdi. Tercüman olarak gittiği Sofya’da 1866’da evlendi.
Tuna Gazetesi’nin yazı işleri müdürü oldu. 1869’da Mithad Paşa ile Bağdat’a gitti. İl matbaası ve resmi il gazetesi Zevra’nın müdürüydü. İlk kitabı olan Hece-i Evvel ders kitabını burada yazdı. 1871’de ağabeyi ölünce İstanbul’a döndü. Tahtakale’deki evinin altına küçük bir matbaa kurarak kendi kitaplarını basmaya başladı. Bir yandan da Basiret gazetesinde yazılar yazdı. 1872’de Namık Kemal ile tanıştı. Devir ve Bedir adlı iki gazete çıkardı. Bu gazeteler kapatılınca Dağarcık ve Kırkambar dergileri çıkmaya başladı. Bu dergilerde çıkan yazıları nedeniyle Namık Kemal, Ebüzziya Tevfik gibi yazarlarla birlikte Rodos’a sürgün edildi. 3 yıl kaldığı Rodos’ta Medrese-i Süleymaniye adında bir okul açtı ve öğretmenlik yaptı. 1876’da 5. Murat’ın affıyla İstanbul’a döndü. 1876’da İttihat Gazetesi’ni çıkarmaya başladı. Muhalif duruşunu yumuşattı ve II. Abdülhamit’e yaklaştı. Devletin resmi gazetesi Takvim-i Vakayi’nin ve devletin matbaası Matbaa-i Amire’nin müdürlüğüne atandı. Mithad Paşa davasında paşa aleyhinde ifade verdi. 1878’de Osmanlı Sarayı’nın desteğiyle Tercüman-ı Perakende gazetesini kurdu. 1888’de İsveç’te toplanan Şarkiyatçılar Kongresi’ne katıldı. 1895’te Meclis-i Umur-ı Sıhhiye’nin ikinci başkanı oldu. Aynı yıl Sabah gazetesinde yayınlanan “Onyıllar” başlıklı yazısıyla Servet-i Fünun’u eleştirdi. Sanat ve edebiyat çevrelerinin tepkisini çekti. Yazmayı bırakmak zorunda kaldı. Ölümüne kadar Darülfünun’da dünya tarihi ve dinler tarihi öğretmenliği yaptı, hayır kurumlarında çalıştı.
Ahmet Mithat Efendi’nin Eserleri
Ölümüne kadar iki yüzden fazla eser yayınlayan Ahmed Midhat, Türk edebiyatının gerçek anlamda sevilen ilk yazarıdır. En büyük arzusu kitap okuyan bir toplum yaratmaktı. Çoğunluğa hitap etme ve dertlerine tercüman olma kaygısıyla birçok eser vermiş ve “kırk beygirlik daktilo” olarak tanınmıştır. Eserlerinde Avrupa’nın bilimini, sanayisini ve çalışkanlığını övürken, Osmanlı toplumunun manevi değerlerinin korunması gerektiğini vurguladı. Genç yazarları destekledi, dilde sadeleşmeyi savundu, devlete ve dine itaatsizliği, tembelliği, savurganlığı ve gösterişçiliği eleştirdi. Eserlerini daha çok öykü ve roman türünde vermiştir. Onun roman yazarlığı ve hikâyeciliği, halk hikâyeciliğinden Batı tarzı kısa hikâye ve romanlara geçiş olarak değerlendirilebilir. Tiyatro alanında da çalışmış, “Açıkbaş, Ahz-i Sar, Ziba” adlı kitaplarıyla drama ve operetler üretmiştir. Fransızcadan yaptığı roman çevirileri, Batı edebiyatının ilk çeviri örneklerini oluşturmaktadır. Namık Kemal, Şemseddin Sami ve Samipaşazade Sezai gibi romanları onu ilk kuşak Türk romancılarından biri yaptı. Gazetecilik dışında tarih, coğrafya ve felsefe ile ilgilendi; Daha çok Batılı kaynaklardan yararlanarak yazdığı bu eserleri hem kitap boyutunda hem de fasikül halinde neşretmiştir.
Romanlar
- Çengi
- Dürdane Hanım
- Felatun Bey ile Rakım Efendi
- Esrar-ı Cinayat
- Hasan Mellah
- Hüseyin Fellah
- Henüz On Yedi Yaşında
- Müşahedat
- Çingene
- Yeniçeriler
- Dünyaya İkinci Geliş Yahut İstanbul’da Neler Olmuş
- Karı-Koca Masalı
- Paris’te Bir Türk
- Süleyman Musuli
- Yeryüzünde Bir Melek
- Karnaval
- Amiral Bing
- Vah!
- Acaib-i Alem
- Cellad
- Volter Yirmi Yaşında
- Hayret
- Cinli Han
- Demir Bey Yahut İnkişaf-ı Esrar
- Fennî Bir Roman Yahut Amerika Doktorları
- Haydut Montari
- Arnavutlar Solyotlar
- Gürcü Kızı Yahut İntikam
- Nedamet mi? Heyhat
- Rikalda Yahut Amerika’da Vahşet Âlemi
- Aleksandr Stradella
- Şeytankaya Tılsımı
- Ahmed Metin ve Şirzat
- Bir Acibe-i Saydiyye
- Taaffüf
- Gönüllü
- Eski Mektublar
- Mesail-i Muğlaka
- Altın Aşıkları
- Hikmet-i Peder
- Jön Türkler
Öykü / Hikayeler
- Kıssadan Hisse
- Letaif-i rivayat
- Suni’fi Zann
- Gençlik
- Esaret
- Teehhül
- Felsefe-i Zenan
- Gönül
- Mihnetkeşan
- Firkat
- Ölüm Allah’ın Emri
- Bir Gerçek Hikâye
- Bir Fitnekar
- Nasib
- Çifte İntikam
- Para
- Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar
- Diplomalı Kız
- Dolabdan Temaşa
- İki Hud’akar
- Emanetçi Sıdkı
- Cankurtaranlar
- Ana-Kız
- Hayal-Hakikat
Tiyatro / Oyun
- Eyvah
Ahmet Mithat Efendi Sözleri
- Bilgisizlik koca bir ulusu tutsaklığa sürükler.
- Sağlıklı olmak, hayat kavgasında başarının birinci şartıdır.
- Beni seviyorsan “seni seviyorum” de. Ağzından bu sözlerin çıktığını kulağım işitsin. Bu söz bana hayat verir. Âlemde bana en tatlı söz, bu sözdür.
- Bana hazine lazım değil. Bence sen dünyanın bütün hazinelerinden üstünsün.
- Parayı, mutluluğun kaynağı olarak görür ve mutluluk yolunda harcamak için para kazanmayı severdi.
- Her asrın bir hali vardır ki iyi ise sonraki asırlarda o hallere gıpta edilir, fena ise sonraki asırların o hallerden kurtulmuş olmasına şükür olunur.
- İnsan herkese karşı alçakgönüllü olmaya, herkesin yüzüne gülmeye mecburdur.
- Bir kişinin soyunu bilirsek davranış ve tavırlarını daha kolay anlayabiliriz.
- Neme lazım! Eğlenecek bin şeyim var. Kitaplarım var, yazım var, piyanom var. Ben pek rahatım.
- Kimi nalına vurur kimi mıhına! Fakat o mıhın ucu da daima bir masumun ciğeri üzerinedir.
- Dünyada bir adamı en fazla kuvvetli ve cüretli eden şey evvela masumiyet, ikincisi kanunca, nizamca haklı olmak nimetine nail olmaktır.
- Talih ve nasibin bukalemun gibi böyle her yerde başka bir renk göstermesine şaşıyordu.
- Cenabıhak hiçbir kimseyi de sebepsiz düşürmez ve sebepsiz kaldırmaz.
- Şimdi olanca teslimiyet ve tam itikatla dua edelim, diyelim ki Cenabıhak cümlemizi nefis hastalıklarımıza mağlubiyetten muhafaza buyursun. Amin.
- Bir savaşta üstünlüğü sağlayan sebeplerin en başlıcalarından biriyse düşmanı kazanmış olduğu müttefiklerinden ayırmaktır.
- Sonuçta kötünün sonunun kötü, iyinin sonunun iyi olması ilahi adalet kanununun gereğidir.
- Zaten aşk işlerinde paraya ihtiyacı acizlik alameti olarak gördüğümden maşukalarıma paramla değil, hüner ve marifetimle kendimi beğendirmeyi şan sayardım.
- Gözünün ışığının bu kadar aydın olması, ancak senin aydınlık yüzünün pırıltısından akseden bir aydınlıktır.
- Bir insanın, sanatının meraklısı olduktan sonra bütün emsal ve akranının önüne geçeceği şüphesizdir.
- Hani ya bazı adamlar vardır ki, kendi bildikleri şeyleri nasıl öğrenmiş olduklarını bilmezler.
- Çocuktur. İhtimal ki bazı ümitlere düşer. Bende ise o gibi ümitlerin eseri bile yoktur.
- Sana edilen iyiliği unutma fakat fenalığı unut! İyiliğe karşılık iyilik et, kötülüğe karşılık kötülük etme!
- Zati ölüm bir karanlıktan ibaret değil midir anacığım? Ölümü göze aldırdıktan sonra karanlıktan neye korkmalı?
- Zavallı Vedat demek istiyordu ki bir kadının mutlu olması için yalnız bir eş koruması, bir eş sevgisi yeterli değilmiş.
Ahmet Mithat Efendi Alıntıları
- İnsan kısmı bu dünyada şair olarak yaşamak için yaratılmamıştır. Filozof olarak yaşamak için yaratılmıştır.
- Canınızın teninizde olduğu şu anı fırsat bilerek hemen tövbe edin.
- Bilirsiniz ki bir aşık için kıskançlık; aşkta şiddeti arttırmaktan başka hiçbir şeye hizmet etmez.
- Sen bilirsin ki gönül denilen şey ikiye bölünmez. Sen bilirsin ki aşk ortak istemez.
- Sen beni terk etsen bile ben seni terk edemem. Ben bir kere “Ölüm Allah’ın Emri” dedim. Bu sözden dönmem.
- İçlerinde öylesi vardır ki yarım okka ibrişim boyu yerin dibine gömülseler yine kokusu dünya yüzünü karıştırır.
- İnsanoğlunun yaratılışının gereğidir; insan kendi mutluluğundan yalnız kendinin haberdar olmasıyla kanaat etmez, herkesi de haberdar etmek ister.
- Her şey asrın mizacına, istidadına göre olmak veyahut erbabının terbiye derecesine tabi bulunmak zorundadır.
- Şöhret denilen şey insanların sanatlarına göredir. Bir sınıfın meşhurları diğer sınıfın meçhulleri oluyor.
- İnsan kendi kendisini aldatabilmek için ya kendisinden ziyade ahmak olmalıdır veyahut kendi nefsinden ziyade akıl.
- Eğitimin ışığıyla zihni ve gözü aydınlanmış olmazsa insanı korkutmak da kolaydır, hırslandırmak da!
- İnsanlardan bazılarını ilk karşılaşmada sevmek ve bazılarından hoşlanmamak insanın yapısında vardır.
- İnsan zaman olur, öyle yüzler görür ki sebebini, hikmetini kendisi de bilmediği halde sever.
- Bu defa evvelkinden daha yavaş yürüyeyim diyorduysa da elinde olmadan daha hızlı gidiyordu. Zira bir ümide doğru giden adam ne kadar ağır yürüse yine hızlı yürür.