Yazar | Ahmet Hamdi Tanpınar |
Doğum | 1901, İstanbul |
Ölüm | 1962, İstanbul |
Meslek | Yazar, Şair, Yazar, Siyasetçi ve Akademisyen |
Ahmet Hamdi Tanpınar kimdir, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserleri nelerdir, Ahmet Hamdi Tanpınar kaç yaşındadır, Ahmet Hamdi Tanpınar kaç yılında ve nerede doğmuştur, Ahmet Hamdi Tanpınar kaç yılında ve nerede ölmüştür, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hayat hikayesi ve Ahmet Hamdi Tanpınar hakkında ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda bulabilirsiniz!
İçindekiler
Ahmet Hamdi Tanpınar Kimdir?
Babası Gürcü asıllı Hüseyin Fikri Efendi, annesi Nesime Bahriye Hanım’dır. 3 çocuklu ailenin en küçük çocuğudur. Kerkük’ten yaptıkları bir yolculuk esnasında annesini yitirmiştir. Babasının kadı olmasından dolayı çocukluğu Ergani, Sinop, Siirt, Kerkük ve Antalya gibi şehirlerde geçmiştir. 1918’de yüksek öğrenime devam etmek için İstanbul’a gelerek bir yıl Baytar Mektebi’nde yatılı öğrenci oldu. Ertesi yıl Dârülfünun Edebiyat Fakültesi’nin önce tarih, ardından felsefe şubelerine girmekteki kararsızlığı sırasında lise öğrencisiyken şiirlerinden tanıdığı Yahya Kemal’in (Beyatlı) Edebiyat Şubesi’nde ders verdiğini öğrenince kaydını bu şubeye yaptırdı. Burada başta Yahya Kemal olmak üzere Mehmed Fuad Köprülü, Cenab Şahabeddin, Ömer Ferit Kam, Babanzâde Ahmed Naim gibi hocaların derslerine devam etti. 1923’te Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrîn’i üzerine hazırladığı tezle mezun olarak Erzurum (1923), Konya (1926), Ankara (1927) ve İstanbul Kadıköy (1932) liselerinde, Ankara Gazi Terbiye Enstitüsü’nde (1930) öğretmenlik yaptı.
Son yılları çeşitli sağlık sorunlarıyla geçti. 23 Ocak 1962 tarihinde kalp krizi sonucunda öldü. Süleymaniye Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Rumelihisarı’nda Yahya Kemal’in mezarının yanı başına defnedildi. Mezar taşı üzerinde çok bilinen bir şiirinin iki mısraı yazılıdır: “Ne içindeyim zamanın / Ne de büsbütün dışında.”
Şiir, millet ve tarih konularında görüşlerinde etkili olan Yahya Kemaldir. Ve 1920 Temmuzunda Celâl Sahir Erozan’ın bir şiir ve hikâye toplamı şeklinde yayımladığı seriden “Altıncı Kitap”‘taki “Musul Akşamları”, yayımladığı ilk şiir oldu. Vefâtına yakın bir zamanda yaptığı bir seçimle “Şiirler” adıyla basılan kitabına otuz yedi şiirini almştır. Bu eser, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ilk ve tek şiir kitabıdır. Bu esere alınmasını uygun bulduğu şiirlerin hepsi hece vezniyledir. Vefatından sonra İnci Enginün tarafından bir araya getirilen ve “Bütün Şiirleri” başlıklı antolojide 74 şiir bulunmaktadır
İkinci kitabı olan “Namık Kemal Antolojisi”ni 1942 yılında yayımladı. 1943’te öykülerini içeren “Abdullah Efendinin Rüyaları”‘nı yayımladı. Bu, onun basılı ilk edebiyat yapıtıdır. Aynı yıl “Yağmur”, “Güller ve Kadehler” ve “Raks” gibi ünlü şiirleri yayımlandı; “Bursa’da Hülya Saatleri” şiiri, “Bursa’da Zaman” adıyla tekrar basıldı.
Ölümünden Sonra
Hayatta iken şahsiyeti ve eserleriyle yeterli ilgi görmeyen Tanpınar bu şikâyetini günlüklerinde ifade etmiştir. Ölümü üzerinden geçen on yıl sonrasında 1970’li yıllardan itibaren dikkate değer bir şekilde gittikçe artan bir okuyucu ve tenkitçi kitlesi bulmuştur. Bütün eserleri yeniden ve tekrar tekrar yayımlandığı gibi dergilerde ve defterlerinde kalmış, hatta tasarı ve müsvedde halinde bulunan yazıları, mektupları, günlükleri yayımlanarak ilgiyle okunmuştur. Bu ilgide eserlerinin gerek edebî teknik gerekse içerik bakımından getirdiği yenilikler yanında Türkiye’nin içine düştüğü bunalım ve toplum olaylarının da rolü vardır. Bir taraftan Batılılaşma ve yenileşme hareketleri, diğer taraftan körü körüne muhafazakârlık akımları karşısında Tanpınar’ın dikkate değer gözlemleri, değer yargıları, yeni ve dengeli bir sentez arayışları büyük bir okuyucu kitlesinin olduğu kadar pek çok araştırmacı ve eleştiricinin de ilgi odağını oluşturmuştur.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Eserleri
Romanlar
Hikayeler
Denemeler
- Beş Şehir
- Edebiyat Üzerine Makaleler
- Yaşadığım Gibi
- Yahya Kemal
Ahmet Hamdi Tanpınar Sözleri
- Çalışmak, zamanına sahip olmak, onu kullanmasını bilmektir.
- Sabır, insanoğlunun tek kalesidir.
- İnsanoğlu her şeyden evvel, mesuliyet hissidir ve fikirlerinin mahsulüdür. Ondan mahrum edilen insan, kendiliğinden bir paçavra haline düşer.
- Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki, eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde. Fakat daima ödersiniz.
- Çocuğu kendisi olmasında elbette rahat bırakmalı. Fakat yaşının üstüne çıkması imkanları da daima verilmeli, hatta biraz da zorlamalı.
- Etrafınızdaki çocuklarla, kendinizden küçüklerle konuşmağa tenezzül edin! Onlara anlatın! Her şeyi bilsinler! Siz onların bir hiç yüzünden ne kadar azap çektiklerini bilmezsiniz.
- Yalnız dostluk sarayının çatlağı yoktur ve damı akmaz.
- İnsanda ekonomi fikri olmayınca, sade para değil, asıl kıymetlisi zaman da kayboluyor.
- Hayatı yapmak isteyenler, kendilerini cömertçe ona bağışlamalıdırlar.
- Az konuşmak daima iyi şeydir; fakat derli toplu olmak şartıyla.
- Gençlerimizin birçok eksikliği, umumî kültür seviyesinin düşüklüğünden geliyor.
- İstanbul’da her saat, bir sanat eseri gibi güzeldir.
- İnsanın olabileceği şeyi seçip ona çalışması ne iyi şey, ne mazhariyet.
- Biz sadece imanıyla ve ruhunun cömertliğiyle yaşamış bir milletiz.
- Bir lise kadrosu, millî hayatta en mühim rolü oynayan en mühim ekiptir.
Ahmet Hamdi Tanpınar Alıntıları
- Sanat da aşk gibidir; kandırmaz, susatır.
- Beş Şehr’in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır.
- Kanuni’nin tahta çıktığı senelerde İstanbul, cami, han, hamam, medrese, büyük saray, evliya türbeleri ve çeşmeleriyle tam bir Türk şehri idi. Yalnız bize ait olan bu manzaranın şimdi deha ile tamamlanması, bu gelişmeyi bir infilak haline getirmesi lâzımdı. İşte Sinan bunu yapar.
- Konya bozkırın tam çocuğudur. Onun gibi kendini gizleyen bir güzelliği vardır. Bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır. Konya’ya hangi yoldan girerseniz girin sizi bu serap vehmi karşılar. Çok arızalı bir arazinin arasından ufka daima bir ışık oyunu, bir rüya gibi takılır. Serin gölgeleri ve çeşmeleri susuzluğunuza uzaktan gülen bu rüya, yolun her dirseğinde siline kaybola büyür, genişler ve sonunda kendinizi Selçuk sultanlarının şehrinde bulursunuz.
- Değişmeyecek olan, hayata şekil veren, ona bizim damgamızı basan şeylerdir.
- Mesuliyetini taşıyacağın fikrin adamı ol! Onu kendi uzviyetinde bir ağaç gibi yetiştir. Onun etrafında bir bahçıvan gibi sabırlı ve dikkatli çalış!
- Memleketimizde zihnî bir tembellik var. Bir safsata gibi görünecek ama ızdırapsız ve meselesiz yaşıyoruz. Eğer kitap bu tembelliği silmeye yardım ederse mesut olurum (Huzur üzerine yapılan bir söyleşide kitabın yazılış amacını açıklar)
- Bir taraftan iyi kötü bir tekniği almağa, onun adamı olmağa çalışıyoruz. Onun zihniyetini benimserken zaruri olarak eski kıymetleri atıyoruz. Muaşeret şeklimizi değiştiriyoruz. Diğer taraftan istiyoruz ki, eskiyi unutmayalım! Bugünkü realitelerimiz de bu eskinin yeri nedir?
- Bizim ortaokullarımız, liselerimiz, bazı sergilerde boşuna işleyen makinelere benzer.
- Modern diktatörlerin büyük vasfı hâdiselerin peşinde gitmeleridir. Mussolini de öyle yaptı. En kolay tarafı, herkesin gittiği yolu tercih etti. Bir Avrupa birliğinin, bir Akdeniz federasyonunun sağlam bir uzvu olacak bir İtalya’yı kuracağı yerde eski Roma’yı diriltmek istedi. Cezayir’in harmanisi, Venedik’in tacı onu günün hakikatlerinden öbür tarafa çekti. Realiteyi bir opera dekoruna feda etti. Muzdarip milletlere el uzatacağı yerde onları bir sansar gibi boğmağı tercih etti. Bir insan sansar olabilirdi. Fakat dünya tavuk kümesi olmağa razı olamazdı.
- Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.
- Niçin kadere bu kadar bağlı olan insanlar, bir türlü ona razı olmaz?
- Sokak, evinizin kapısından başlayan hayat, ayrıldığınız zaman hüzün duyduğunuz arkadaş, bir humma gibi sizi saran macera ve yarın içine gireceğiniz kördöğüşüdür.
- Çünkü hayat da ölüm de sevdin mi, affettin mi yenilebilir.
- Biz evvela kelimeleri öğreniriz; sonra yaşadıkça teker teker manalarını.
- Muhafazakar zihniyetin bir yüzü çok yırtıcı bir didişme ise, öbür yüzü ipin ucunu bir an bıraksanız sizi nerelere götüreceği belli olmayan bir şüphedir. Bu şüpheyi dünyanızı değiştirmekteki cesaretsizlik, o güvensizlik besler.
- İffet, faziletlerin en komik olanıdır.
- Tesadüfler ancak bir anlık fırsat verirler. Bu anı kaybetmek ihtimali, kaybetmemek ihtimali kadar kuvvetlidir.
- İnsanın kendi hayatına istikamet verecek bir fikri bulması ne kadar güç…
- Fakirlik; gözü tok, ölçülü, sağlam karakterli insanlarda bir nevi asalete benzer. Muhteris ve zevkine düşkünlerde ise daima küçültücü olur.
- Sizi seviyorum, size bağlıyım, demek yerine, size ait şu veya bu zaafa bağlıyım demek karşı tarafta daha iyi bir intiba bırakır.
- Zaman kendini ilan ediyordu. Beyhudedir, diyordu bütün bu ıstıraplar, unutmalar ve hatırlamalar, ben varken hepsi beyhudedir!
- Belki de ölüm dediğimiz şey; tül kadar ince ve bulanık bir zarın arkasında gizlenmek, oradan etrafı dinlemek, görmek, oradan sevdiklerine hasret çekmektir.
- Arzular ve ihtiraslar geçince, her şey zalim ve mütearriz yokluğun aynası oluyordu.