Yazar Natalia Ginzburg Kimdir? Eserleri, Kitapları, Sözleri, Hayatı, Ödülleri

Natalia Ginzburg'un Fotoğrafı

Yazar Natalia Ginzburg
Doğum 1916, Palermo – İtalya
Ölüm 1991, Roma – İtalya
Meslek Yazar

Natalia Ginzburg kimdir, Natalia Ginzburg’un eserleri nelerdir, Natalia Ginzburg kaç yaşındadır, Natalia Ginzburg kaç yılında ve nerede doğmuştur, Natalia Ginzburg kaç yılında ve nerede ölmüştür, Natalia Ginzburg’un hayat hikayesi ve Natalia Ginzburg hakkında ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda bulabilirsiniz!



Natalia Ginzburg Kimdir?

Natalia Ginzburg, 14 Temmuz 1916’da İtalya’nın Palermo kentinde doğdu. Yazarlık kariyerine kısa öykülerle başlayan yazar, Rus ve İtalyan Edebiyatları üzerine birçok makale kaleme almıştır.

İlk Nobel Ödülü’nü orijinal adıyla “La Strada Che va in Citta” adlı çalışmasıyla 1942 yılında aldı. 1945-1949 yılları arasında İtalya’da Torino Üniversitesi’nde çalıştı.

Yazarın eserlerinin çoğu çocukluk deneyimlerinden ve Torino Üniversitesi’ndeki anılarından esinlenmiştir. Natalia Ginzburg, 7 Ekim 1991’de kanser nedeniyle öldü.


Natalia Ginzburg’un Eserleri


Natalia Ginzburg Sözleri

  • Çünkü eğer her şeyin bir açıklaması olsaydı, ölüm de sorun olmazdı.
  • Her birimiz ayrı başına ve bir yerde serkeşiz, bazen çok güçlü bir istekle yalnızca kendi yalnızlığımıza çekiliriz.
  • Yüzünü güneşten mi, kahvenin verdiği hoşnutsuzluktan mı, yoksa pipoyu yalnızca dişleriyle tutmak için harcadığı çabadan mı buruşturduğu pek anlaşılmazdı.
  • Bayan Maria babaannenin eline geçen paralardan söz edebildiği zamanlar çok mutlu olurdu, bir de yaptıkları seyahatleri anlatıp, bununla övündüğünde.
  • Ama ölümü çok fazla düşünmüştü, bir şeyi çok düşündüğünde düşündüğü şey artık gerçekleşmiyordu. Birçok kez birçok kadınla evlenmeyi kurmuş, ama sonra bu konuyu hiç düşünmediği bir anda evlenivermişti.
  • …sürüp giden savaş her görüşmenin son görüşme olduğunu düşündürüyordu insana.
  • Bir eve arada bir gelip giden olmazsa o evin neşesi olmaz, diyordu.
  • Bu yüzden Ippolito sabırla benim ölmemi beklemek zorunda,” diyordu baba, kim bilir belki de lppolito çok geçmeden ölmesini istiyordu babasının, köpeğiyle şehirde dolaşabilmek için tek hayali buydu belki de.
  • Mutluluğun var olduğunu kabul edersek, bize sunulmuş olan dünyada izini pek seyrek görsek de, bütünüyle dışlamamak gerek…
  • Çünkü yalnızlık ve acı, ruhun sağlıklı olmasını sağlıyordu. En azından kitaplarda böyle yazıyordu…
  • Karı koca olmak, düşüncelerden sözcükler üretmek demekti, düşüncelerden sürekli sözcük üretmek. O zaman insan, her sabah karşısındakiyle yeniden doğan bir konuşmayı sürdürebiliyorsa, artık yanındaki yastığın üzerinde duran kafayı tuhaf bulmayabilirdi.
  • Evde büyük bir özgürlük vardı. Ama bu biraz ürkütücü bir özgürlüktü. Evi yönetecek kimse yoktu artık.
  • Çocuklarımızın eğitiminde her şeyden önce unutmamamız gereken şey, onların yaşam sevgisinin asla zayıflamaması gerektiğidir.
  • Anna’ya göre, birinin öldüğü evde uzun süre gülünmemesi gerekirdi. Ama daha cenazeden birkaç gün sonra Concettina bir şiltenin yünüyle kendine takma göğüs yaptığı için Concettina, Giustino ve kendisi çılgınlar gibi gülüyorlardı.
  • Arma da, Concettina da iyi piyano çalamıyordu. İkisi de derslerden bıkmıştı, artık kesmek istiyorlardı ama Bayan Maria karşı çıkıyordu, çünkü piyano hocası evde gördükleri tek yabancı yüzdü.
  • Ama bir gün Emanuele, Amalia’ dan bir mektup aldı. Amalia mektupta Franz ile evlendiğini bildiriyordu. Bu haber üzerine, kendisi her ne kadar umurunda olmadığını söylese de, uzun kahkahaları artık duyulmaz oldu.
  • Tüm ölmüş olanları, uzun savaşı, acıyı, neşeyi, şimdi karşı karşıya bulundukları ve ne yapacaklarını bilmedikleri şeylerle dolu uzun, güç yaşamı düşünmek.
  • Dünyanın bölünüp parçalandığına inanıyordu, oysa bölünüp parçalanan yalnızca kendisiydi.
  • Yaşanacak olanı yaşamayı kabul edenin özgür olduğunu söyledi: Düşüncelerinden, içine düşüp boğulacağı bir tuzak değil, sağlık ve zenginlik yaratan kişi özgürdü.

Natalia Ginzburg Alıntıları

    Sevgili Michele

  • Geriye hiçbir şey kalmayınca her şeye alışılır.
  • Ama sevilenler yalnızca mutlu anlar değildir. İnsan yaşamının belli bir noktasında, bütün anılarını sevdiğinin farkına varır.
  • Bütün Dünlerimiz

  • Baba büyük bir anı kitabı yazıyordu. Yıllardır yazmaktaydı bu kitabı, onu yazabilmek için avukatlığı bırakmıştı.
  • Gün geçtikçe daha az konuşuyor, artık yavaş yavaş yalnızca kendisine gereken şeyleri istemek için ağzını açıyordu.
  • Concettina onlara katılmazdı, çünkü pazar günü evden dışarı adımını atmazdı. Pazar gününden nefret eder, odasına kapanıp, üstünde en çirkin kıyafetiyle çorapları onarırdı.
  • .. dünyanın kötülük üzerine kurulduğunu, ancak çalmakla, yaşanabildiğini bildiği için çalıyordu.
  • Bayan Maria çok ufak tefekti, bir yerde otururken ayakları yere değmezdi. Bu yüzden, oturduğu zaman battaniyeye sarınırdı, çünkü başkalarının ayaklarının yere değmediğini görmesinden hoşlanmazdı.
  • Mezarlıkta Bayan Maria dua eder, çocuklar etmezlerdi, çünkü babaları dua etmenin aptallık olduğunu söylerdi hep, belki Tanrı vardı ama dua etmek gerekmezdi O’na, Tanrı’ydı ya olup biteni kendiliğinden bilirdi.
  • Çünkü yalnızlık ve acı, ruhun sağlıklı olmasını sağlıyordu. En azından kitaplarda böyle yazıyordu…
  • Evde büyük bir özgürlük vardı. Ama bu biraz ürkütücü bir özgürlüktü. Evi yönetecek kimse yoktu artık.
  • Almanlara tahammül edemezdi, onlara karşı savaşmıştı, insan bir kez bir ülkeye karşı savaşmışsa bunu unutamazdı, yeniden nasıl dost olunabilirdi ki, insan yüreği insan yüreğiydi işte, siyasal girişimlere sağır kalıyordu.
  • Tüm ölmüş olanları, uzun savaşı, acıyı, neşeyi, şimdi karşı karşıya bulundukları ve ne yapacaklarını bilmedikleri şeylerle dolu uzun, güç yaşamı düşünmek…
  • Dünyanın bölünüp parçalandığına inanıyordu, oysa bölünüp parçalanan yalnızca kendisiydi.
  • Kente Giden Yol

  • Kente giden yolu bilmedikleri sürece, ahmakların çabaları işkence olacaktır kendilerine.

Yorum yapın