Yazar İlhami Algör Kimdir? Eserleri, Kitapları, Sözleri, Hayatı, Ödülleri

İlhami Algör'ün Fotoğrafı

Yazar İlhami Algör
Doğum 1955, İstanbul
Meslek Yazar

İlhami Algör kimdir, İlhami Algör’ün eserleri nelerdir, İlhami Algör kaç yaşındadır, İlhami Algör kaç yılında ve nerede doğmuştur, İlhami Algör’ün hayat hikayesi ve İlhami Algör hakkında ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda bulabilirsiniz!



İlhami Algör Kimdir?

İlhami Algör 22 Eylül 1955 yılında İstanbul Sur içinde dünyaya gelmiştir. Türk sanat ve edebiyat dünyasında Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku isimli romanı ile tanınmaktadır.

Eğitimini Televizyon alanında yapan İlhami Algör sanat dünyasının asi isimlerinden biridir. Reklam yazarlığı ve yönetmenliği yapmaktadır.

Kariyer hayatı boyunca yönetmenlik, reklam yazarlığı ve yazarlık yapmıştır. En tanınan eseri Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku isimli eseri sinemaya uyarlanmıştır.

Halk arasında projeci ve doktor olarak bilinmektedir. Can Dündar ile belgesel film yapmıştır.


İlhami Algör’ün Eserleri

  • Hisli Kirpi
  • Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
  • Karabakal Ötüyor
  • Kalfa İle Kıralıça
  • İkircikli Biricik
  • Ma Sekerdo Kardeş N’etmişiz…
  • Albayım Beni Nezahat İle
  • Çanakkale Yalı Hanı ve Han
  • Albayım Beni Nezahat İle
  • Müzeyyen İle Nezahat

İlhami Algör Sözleri

  • Tesadüflerle sürüklenen bir hayattan kurtulmak için tesadüf arayışı.
  • Ruhlarımız, balkonda asılı ve kurumak üzereyken yaz yağmuruna yakalanmış havlular gibi şişip ağırlaşacaktı.
  • Bu dünyada bir yerim, yokmuş yokmuş. Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım.
  • Dünya bir dert hanesiyse, ben çilemi doldurmuşum, bir mektepse eğer hayat, ıstırapla okumuşum.
  • Film bitmiş de herkes salondan çıkarken aklı son sahneye takılı kalmış, koltuğuna çakılı adam ruhuyla baktım.
  • Bir şeyin gerçekte öyle mi olduğu yoksa bana mı öyle geldiği konusu her zaman kafamı karıştırırdı.
  • Hikâyeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, ruh eve sığmıyor.
  • Mesafeli bir yerden konuşuyordu. Oraya nasıl ve ne zaman gitmişti? Ben mi göndermiştim? Taksi mi tutmuştu?
  • Sorunun ne olduğunu hissediyor, fakat parçaları bir araya getiremiyordum. Parçalar benden kaçıyor, ben kaçmalarına göz yumuyordum.
  • Ayak sesleriniz de olmasa, var olmadığınıza sizi neredeyse inandıracak bakışlar sokağı.
  • Dünya bir dert hanesiyse, ben çilemi doldurmuşum, bir mektepse eğer hayat, ıstırapla okumuşum.
  • Bacak kadar kız, milletin baş tacı idi. Millette bu taçlardan çok vardı. Taç üstünde taç koyan, taç düşkünüydük.
  • Özellikle Müzeyyen’in gözlerinden başka biri bakmaya başladıktan sonra, doktorla iç muhabbetim artmıştı.
  • Dağıtmaya çalıştığım tarafım, dipte bir yerlerde, sislerin arasına gizlenmiş bir deniz feneri gibi uzak ve basur gibi sinsice, sessiz, sedasız çakıp dönüyordu.
  • Aslında, tam diye bir şey yoktur” dedim, ” her tam, bir üst yarımın alt basamağıdır.
  • Tarih bunu on yedi bin dilde yazmıştı ki, bazı şeylerin bir saatten sonra davası olmazdı. Fakat konu Müzeyyen olunca, ben tarihi falan takmazdım.
  • Müzeyyen,” dedim, “sende hicran yarasından derin yara mı var?” Verdiği cevabı alıp, suda eritip, yemeklerden sonra bir kaşık: “Ben böyleyim.
  • Sen parçalarını bir araya getirip kafanı toplarken, şehir alır başını başka bir yere gider, ayvayı yersin.
  • Bir şeyin gerçekte öyle mi olduğu yoksa bana mı öyle geldiği konusu her zaman kafamı karıştırırdı. Gerçi sezilerim, bir süre sonra hayat tarafından doğrulanırdı.

İlhami Algör Alıntıları

    Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

  • Ben zaten orada değildim. Ne yerde ne gökteydim.
  • Tütünümü, anahtarımı aldım, evden tam çıkıyorum, bir şeyin eksik olduğunu, eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim. Önemsemedim.
  • Fazlaca iyiydim. Bunun acısı çok sonra çıkacak, kâinatın tüm yangın tarihleri bir araya gelip tek cilt olacaklar, kapakta da kendi kültünden yeniden doğan, aldırma gönül kuşunun resmi yer alacaktı.
  • Ne olmuştu da, “Seninle dünyanın her yerine gelirim.” diyen Müzeyyen, durduğu yerden çekip gitmelere başlamıştı.
  • Aynadaki kadın benim zıttım. Ben ne kadar ev haliysem o, o kadar sokak. Ben sokulgan isem, o başını alıp giden. Ben gündüzüm, o gece. Çapkın, güçlü, özgür.
  • Fakat nedense biri yarım sayar ve iki yaparak tamamlamaya çalışırlar. İki lanet bir sayıdır, kendine yetmez, hep üçe koşar ve sonra sil baştan.
  • Aslında, tam diye bir şey yoktur. Her tam, bir üst yarımın alt basamağıdır. Yani yarım da bir bütündür.
  • Bölünerek çoğalırım ve çoğaldıkça fazla suret veririm, hoşuna gitmez.
  • Dünya bir dert hanesiyse ben çilemi doldurmuşum, bir mektepse eğer hayat, ıstırapla okumuşum.
  • Hisli Kirpi

  • Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir?
  • Belki de bazen kabul etmek neye direndiğini bilmeden direnmekten daha iyidir.
  • O kadar çok kendi sesinle kalıyorsun ki birileri ile konuşurken zorlanıyorsun.
  • Bir çocuğa, bildiği dünyanın dışında başka dünyalar olabileceğini sezdirmiş biri, çocuk için kahraman olur bence.
  • Ne söylediğinize kulak veren biri ile konuşmak ne muazzam bir şey Nezihe.
  • Albayım Beni Nezahat ile Evlendir

  • Bir kahramanın oturup tesadüfler beklemesi değil, gerekiyorsa onları yaratması uygun düşer.
  • Ben de bilmiyorum bu kadar derine tüpsüz nasıl daldığımı, göğsümde bir ağırlık hissetmeden.
  • Ulan bir milimden daha yakın olup da nasıl tarifsiz uzaklıkta olabiliyor iki insan?
  • Annem bana gerçekleri kabul etmesini, hayat ise onlardan kaçmasını öğretmiş olabilirdi.
  • Hesapsız cesaretim, ölüme susamışlığım, amansız kan içiciliğim, uzakları delen efsunlu bakışlarım ile bir efsane olabilirdim.

Yorum yapın