Yazar Bilge Karasu Kimdir? Eserleri, Kitapları, Sözleri, Hayatı, Ödülleri

Bilge Karasu'nun Fotoğrafı

Yazar Bilge Karasu
Doğum 1930, İstanbul
Ölüm 1995, Ankara
Meslek Yazar, Felsefeci

Bilge Karasu kimdir, Bilge Karasu’nun eserleri nelerdir, Bilge Karasu kaç yaşındadır, Bilge Karasu kaç yılında ve nerede doğmuştur, Bilge Karasu kaç yılında ve nerede ölmüştür, Bilge Karasu’nun hayat hikayesi ve Bilge Karasu hakkında ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda bulabilirsiniz!



Bilge Karasu Kimdir?

Bilge Karasu 1930’da İstanbul’da dünyaya geldi. Genellikle sanıldığının aksine, Musevi asıllı Osmanlı siyasetçi Emanuel Karasu ve onun yeğeni dünyaca ünlü yoğurt şirketi Danone Grubu’nun kurucusu İzak Karasu ile herhangi bir akrabalık ilişkisi bulunmamakla birlikte, Bilge Karasu’nun daha sonra Müslümanlığı seçmiş bulunan anne ve babası da Musevi asıllıdır.

Şişli Terakki Lisesi’nde ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde öğrenim gördü. 1963 yılında, Rockefeller bursuyla gittiği Avrupa’dan 1964’te dönerek çevirmenliğe başladı. Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü’nde ve Ankara Radyosu dış yayınlar servisinde çalıştı. Ankara Radyosu için radyo oyunları yazdı.

1974 yılından ölümüne kadar Hacettepe Üniversitesi’ Felsefe bölümünde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Ankara’da Nilgün Sokak’ta yıllarca küçük bir bodrum katında yaşadı.

14 Temmuz 1995’te pankreas kanseri tedavisi sürerken Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nde öldü. Karşıyaka Mezarlığı’na gömüldü.


Bilge Karasu’nun Ödülleri

  • 1963 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü, D. H. Lawrence’den çevirdiği Ölen Adam ile alınıştır.
  • 1970 Sait Faik Hikâye Armağanı, Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı ile alınmıştır.
  • 1994 Pegasus Ödülü, Gece ile alınmıştır.
  • 1994 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü, Ne Kitapsız Ne Kedisiz ile alınmıştır.

Bilge Karasu’nun Eserleri

Romanlar

Öykü / Hikayeler

Deneme

  • Ne Kitapsız Ne Kedisiz
  • Narla İncire Gazel
  • Altı Ay Bir Güz

Bilge Karasu Sözleri

  • İnsanlar yaşama, başkalarının yaşamına, gitgide daha saygısız oluyorlardı. Hoş, saygısız olmak da değildi bu; saygıyı hiç bilmemiş hiç öğrenmemiş olmalarıydı.
  • Dünyaya, insanlara, çevreme, her sabah yeniden uyarlamam gerekir kendimi.
  • Çevrede her şeyin yıkıldığı zamanlarda bile, insanlar arasında sevginin, dostluğun yaşamış olabilmesi gerektiğini düşünüyorum.
  • Ya rabbim, bu kadar mı yalnızız, bu kadar mı düşüyoruz? Herkes herkese yabancı. Ya da, hemen hemen öyle.
  • Zaman geçtikçe değişiyoruz; her şeyden önce, önem verdiklerimiz değişiyor. İstediklerimiz, aradıklarımız değişiyor.
  • Adımız Seviydi diye düşünüyor, ama bulamadım bu adı, seçemedim vaktinde. Gürültüye kulak verdim gereksiz yere, gürültünün gizlediğini işitmeğe çalışmalıydım.
  • Nesnelerin yaşayanı ne kadar ilginçse, yaşayanların nesneleşmesi o kadar korkunç, o kadar tiksin.
  • Yaşamak, durmadan, ardında yıkıntılar bırakarak bir yerden bir yere gittiğimizi sanmak mıdır?
  • Bu aşkın ölümlü olduğuna beni de inandırmak istedin her zaman. Boşlukları, yolun engebelerini aşan bir aşk olamaz mı bu?
  • Yürüyordum, kaymaktan, düşmekten, yüksek yerden inmekten, yuvarlanmaktan korkan bir başkasıymış gibi.
  • Sözler içinden, yaşamaya doğru bir yol arar, bulurduk, her gün… Her gece…
  • Yaşamımda belki de ilk kezdir bir fotoğrafını saklamak istiyorum bir ölünün.
  • Yalnızım yalnızım diyor içinden. Ya da içinde başka biri böyle söylüyormuş gibi oluyor.
  • Yoksa yaşamak istediğini düşünmekten yaşadıklarının farkına varamayan alıklar mıyız?
  • İnsanın, gerçekleşmesini istediği bir işe önce kendi benliğini koşması, işe önce kendinden başlaması gerekir.
  • Bilirim bizim yazdığımız kalır, gerçek örneklerimizse ölür gider…
  • Sevmenin mutsuzluk olmayabileceğine inanmış gibi yaşayan kaç kadın olmuştur.
  • Sevginin, kurmanın, yapmanın, sözü değil, kendi gerek; yaşanması gerek bunların.
  • Oyalanmak, kaçmak olduğu kadar aramak da, yaptığım, yapmağa çalıştığım.
  • Oysa ışığı severim ben; severdim. Önceleri. Şimdi gece sarsın istiyorum beni. Çukur olmalı, çukurda kalmalıyım. Belki de çukurum kazılmakta şimdi.
  • Kokularım, seslerim, görüntülerim, anılarımsın sen benim. Dokunduğum, okşadığım, tattığımsın.

Bilge Karasu Alıntıları

    Narla İncirle Gazel

  • Gülümsüyorsun, gülümsüyorum. Bu kıyamet dışımızda koptu, tek seyircisi biziz.
  • Kahvaltının üçüncü çayı bittiğinde “Uyanamadın mı daha?” dediğim zaman “Ne gereği var?” diyen ilk insansın bana.
  • Göçmüş Kediler Bahçesi

  • En doğru masal anlamadan korktuğumuzdur.
  • Silmişti de, bir tek anı dayanıp duruyordu bütün bu silme çabalarına karşın, direniyordu.
  • Ne Kitapsız Ne Kedisiz

  • Okur kitap arar ama kitabın da okuru bulduğunu ben çok gördüm. Açıklanabilir bir şey söylemiyorum belki, ama “rastlantılar”ın çoğu, açıklayamadığımız için rastlantı görünmez mi?
  • Yoksulluklar içinde bir umut yaratabilmek, azımsanacak şey değildir.
  • Durmaksızın öğrenmek gerekiyor; kendini tanımak, her günün değişikliğine kendini uyarlamak.
  • Dondurulmuş duyguların kokusu çıkmaz ya, dondurmaktan vazgeçmeye görün kokuları yeri göğü tutar.
  • Ama hayvanlarımız konuğumuz değil. Yaşam ortağımız. “Köle” hiç değil.
  • Kısmet Büfesi

  • Bir şey bekler gibiler, besbelli. Belki camın önünde belirivereceğini bildikleri birini…
  • Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı

  • Ama bütün bir ömür bir bayram hazırlığıyla geçer de o bayram gelmezse…
  • İnsan nasıl olsa öleceğine göre, bir şeyler yapmak daha iyi olur. Ölüm boş bir şey, ölümü beklemek, oturup beklemek, boş bir iş.
  • Ama bütün bir ömür bir bayram hazırlığıyla geçer de o bayram gelmezse…
  • Lağımlaranası ya da Beyoğlu

  • Bir yol vardır elbette… Siz bulabilirsiniz onu, her şey sizin elinizde…
  • Kedileri sevdiği için sevdim onu. Kedileri seven bir insan kötü olamaz…
  • Benim düşlediğim ada… Acımak nedir unutmuş bir dünyadan gelen bir yabancının da sığındığı bir yerdi.
  • Altı Ay Bir Güz

  • Bir zamanlar kediymişim ben Halûk. Sonra, herhalde kediler arasında işlenebilecek en büyük suçu işlemişim ki dünyaya bir daha gelişimde insan olmak cezasına çarpılmışım…
  • Sayfamızda Bilge Karasu’nun hayat ve eserleri yer alır.

Yorum yapın