Kitap | Bir Türk Ailesinin Öyküsü |
Yazarı | İrfan Orga |
Türü | Yaşam Öyküsü Kitapları |
Kategoriler | En Çok Okunanlar Okunması Gerekenler |
Yayın Yılı | 1950 |
İrfan Orga tarafından 1950 yılında kaleme alınmış olan Bir Türk Ailesinin Öyküsü kitabı hakkındaki tüm bilgiler sitemizde.
Bir Türk Ailesinin Öyküsü pdf, Bir Türk Ailesinin Öyküsü konusu, Bir Türk Ailesinin Öyküsü karakterleri, Bir Türk Ailesinin Öyküsü yorumları, Bir Türk Ailesinin Öyküsü açıklaması ve ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda!
İçindekiler
Bir Türk Ailesinin Öyküsü – İrfan Orga
Bir Türk Ailesinin Öyküsü Kitabının Karakterleri
Hacer: Şişman, sevimli ve hayata devamlı gülen hizmetçidir.
İnci: Soğukkanlı, sevecen, yeri geldiğinde diktatör bir hizmetçidir.
Babaannesi: Despot, dediğim dedik, her şeyi kolay kolay beğenmeyen, rahat yaşamayı seven biridir.
Annesi: Temizlikte çok titiz, sessiz, her şeyi içine atan biridir.
Kardeşi: Küçüklüğünde canlı, atik ancak daha sonra olaylar karşısında soğukkanlı, durgun biridir.
Kendisi: Çok duygusal biri olmakla beraber olaylardan çok etkilenen bir karakterdir.
Babası: Zeki ve ileri görüşlü biridir.
Amcası: İyiliksever ve cömert bir adamdır.
Bir Türk Ailesinin Öyküsü Kitabının Konusu
Osmanlı İmparatorluğu’nun çalkantılı sonundan Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı yıkımına kadar bir hikâye konu ediniyor. Zengin bir ailenin yoksulluğa doğru adım adım ilerleyişinin, bir arada kalma mücadelesinin, mantığın ve çılgınlığın çarpıcı bir anlatımı ele alınmıştır.
Bir Türk Ailesinin Öyküsü Kitabının Özeti
Yazar ve ailesi, Sultanahmet Camii’nin arkasında bir çıkmaz sokakta yaşıyor. Ailesinin durumu iyidir. Büyükannesi her zaman her şey için en iyisini ister. Eve misafir geldiğinde veya hamama gittiğinde en güzel yemekleri hizmetçisine yaptırır ve her konuda çok titizdir. Para onun için hiçbir şey ifade etmez. Ev eşyaları da oldukça pahalıdır. O yıllarda İrfan’ın hayatında bolluk vardı. İrfan, büyükannesiyle her zaman banyo yapmaktan hoşlanır. İrfan’ın sünnetinde bile her şey mükemmel bir şekilde hazırlanır. İrfan’ın sünneti bir kaptan evinde yapılır. Büyükannesi evde her şeye müdahale ediyor. Hiçbir şeyden hoşlanmaz. Bir gün evde otururken babası bu konuyu ev halkıyla konuşmaya başlar. Şimdi onlardan gereksiz harcamalardan kaçınmalarını ve dayanıklı yiyecekleri saklamalarını istiyor.
Savaş nedeniyle İrfan okuluna ara vermek zorunda kalır. Çünkü gittiği okul bir Fransız Okuludur. Kısa sürede amcası ve babası orduya çağrılır. İrfan artık evin reisi olur. Bu sırada büyükannesi zengin bir adamla evlenir ve adamın evine taşınır. Annesi kız kardeşini doğurur. Artık kendilerine bakamayacakları yeni bir yer bulmalarını söylerler ve onları evden uzaklaştırırlar. Savaş yoğunlaştığından, etrafta yiyecek kıtlığı başlar. Bütün yiyecekler savaşın olduğu yere gidiyor. Bir süre sonra yazarın evi yangında yanar ve tüm yiyecekleri ve altınları ateşle birlikte yok olur. Ellerinde hiçbir şey kalmaz. Sonra babaannelerinin evine yerleşirler. Ancak babaannelerinin kocası çocukları sevmeyen bir insan olduğu için onları evde istemez. Bunun için onlara kendi eski evini verir. Evin tüm pencereleri ahşap kaplıdır. Annesi buna alışık olmadığı için onları söktürür ve evin içi aydınlanır. Mahalle bu harekete şaşırır ve annesinin kötü bir kadın olduğunu düşünmeye başlar. Mahallenin çocukları annelerine bağırmaya başlar ve çocuklar onun arkasına taş atar. Yoksulluk artar. İnsanlar artık ekmek yemekte bile zorlanır. Yazarın ailesi de birçok davranışından vazgeçmeye başlamış ve daha azıyla yetinmeyi öğrenmiştir. İnsanlarda yaygın hastalıklar ortaya çıktı. Artık kimsenin yakacak parası ve kömürü yoktur.
Ancak yazarın ailesi tüm bu olumsuzluklara rağmen insanlara yardımcı olmak için elinden geleni yapmaktadır. Bu nedenle kısa bir süre sonra mahalle annesine ısındı ve hanımını çağırmaya başlar. Bu arada babasından haber alamazlar. Bir gün anneleriyle birlikte askere giderler ve babalarının ölüm haberini alırlar. Babası şehit olduğu için annesine 99 kuruş maaş veriyorlar. Ama bu para bir çocuğun şekerleme ve leblebi almasına yetiyor. Artık millet ekmek için birbiriyle savaşmaya başlamıştır. Bir gün annesi bir kadınla ekmek için tartışır. Hayatında ilk kez kavga eden annesi kendini bir sokak kadını olarak görür, utanır ve hemen uzaklaşır. Oğlunu tekrar ekmek almaya gönderir. Bu arada, büyükannesinin kocası vefat eder. Büyükannesine bir şey bırakmadığı için birlikte yaşıyorlar. Artık yeterli paraları olmadığı için büyükannelerinin değerli mobilyalarından bazılarını satıyorlar. Bu para onlara uzun süre gidiyor. Annesi sonunda bir işe girmek zorunda kalır ve bir ordu deposunda işe başlar. Sadece hafta sonları eve gelebilir. Kardeşi ve İrfan ile birlikte yatılı okula yerleştirilirler. Orada iki yıl kalırlar. Ancak yetersiz beslenme nedeniyle ikisi de zayıflar ve kardeşi çok hastalanır. Annesi bu duruma dayanamaz ve ikisini de okuldan alır. Artık savaş bitmiş, her şey eski halini almış ve annesi ustaca yaptığı nakışlarla para kazanmaya başlamıştır. Durumu günden güne düzelmeye başlar.
Savaştan sonra işler değişmeye başlar. Özellikle kadınlar peçe takmaya başlar. Seven insan aynı zamanda İrfan’ın annesidir. Ancak bu eğitim mahalleden gelen iyi kalpli bir örnekten bir anlam çıkaramadı ve onu küçümsemeye başladılar. Savaş bitmiş olmasına rağmen İrfan’ın sorunu çözülememiştir. Bu dönemde özel kişilere Türkçe öğretimi kaldırıldığı için okula gönderilmez. Bir süre berberde çıraklığa başlar. Ancak aynı günün akşamı çıraklıktan ayrılır. Sonunda tesadüfen meydana gelen sahibinin kaptanı vesilesiyle Kuleli ile başlar. Kuleli ile Dünya Savaşı sırasında kulenin üzerinde Amerikan bayrağı dalgalanıyor. Buna çok kızıyorlar ve hatta yabancı uyruklu biriyle çatışıyorlar. Ardından cumhuriyet ilan edilir. Türk bayrağı artık Kuleli üzerinde dalgalanıyor. Dua özgürleştirir. İrfan, yarım yıllığına Tokat’taki askeri okula gönderilir. Sonra İstanbul’a döner. Bu arada Cumhuriyet ile birlikte fes yerine giyilmeye başlandı. İnsanlar buna uzun süre tepki verir. İrfan, Kuleli ‘den mezun olur ve süvari olarak devam edeceği ve olacağı askeri akademiye girer. Havande onayına sahip olduğu için Hava Kuvvetlerine girer. Hayatını Hava Kuvvetleri’nde sürdürüyor.
Eskişehir’e atanır. Ailesini de yanında getirir. Annesi Eskişehir’de çok hastalanır. Bir gün, ağır hasta olduğunda, mahalleden bir kadın onu eski gelenekle bir günde iyileştirir. İrfan buna çok şaşırır. Eskişehir’den Kütahya’ya oradan da İzmir’e tayin edilir. Kardeşi Mehmet de İzmir’de çalışmaktadır. Annesi iki oğlunun yanında olduğu için sevinçten tüm acılarını unuttu ve durumu biraz düzelir. Daha sonra ağabeyinin İstanbul’daki randevusu ortaya çıkar. Babaannesi kardeşiyle birlikte İstanbul’a gider. Daha sonra annesini İstanbul’a gönderir. Anneannesi ve annesi araları iyi olmadığı için annesi kendine başka bir yerde ev alır. Zaman zaman onlara uğramayı da ihmal etmez. Ama annesi çok değişir. Elinde ne varsa fakirlere verir, yemeden içmeden kesilirdi. Abisi annesine pek bakmaz. Annesi gitgide daha da kötüleşir. İrfan İzmir’de olduğu için annesine bakamadı ama bu durumdan rahatsız olur. Son olarak yılların acısına dayanamayan anne bilincini kaybederek Bakırköy’e yerleştirilir. İrfan bunu duyunca koşarak İstanbul’a gelir. Bakırköy’de annesini ziyaret eden İrfan adeta yıkılır. Çünkü annesi onu tanımaz. Doktora göre annesinin kısa bir ömrü kalmıştır. İrfan bu acıya dayanamaz ve İzmir’e döner. Kısa bir süre sonra annesi ölür. Annesinin cenazesinde sadece yazarın erkek kardeşi bulunur. Annesini çok sevdiği İstanbul’a gömer.
Bir Türk Ailesinin Öyküsü Kitabının Açıklaması
“Birinci Dünya Savaşı’yla zenginlikten yoksulluğa itilen bir ailenin yürek parçalayan öyküsü…”
Osmanlı İmparatorluğu’nun çalkantılı son dönemlerinden, Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıcılığına uzanan bir öykü. Varlıklı bir ailenin adım adım yoksulluğa ilerleyişinin, bir arada kalma mücadelesinin, mantığın ve deliliğin çarpıcı anlatımı.
Bir Türk Ailesinin Öyküsü, İrfan Orga’nın samimiyetle, romansı bir üslupla kaleme aldığı anıları…
“Hayatım boyunca okuduğum en bize ait öykülerden birini içtenlikle, doğallıkla ve sıcacık bir kalemle sunan bu kitap beni yıllarca bırakmadı. Ben de kitabı bırakamadım.
Kitabın yeni Türkçe baskısını orijinalinin yanına koyabilmek ve arkadaşlarıma armağan edebilmek için sabırsızlıkla satışa sunulacağı günü bekliyorum.” – -Ayşe Kulin-
“İrfan Orga’nın vatanına, kültürüne, diline ve edebiyatına ta uzaklardan yaptığı bu hizmeti gecikmiş alkışlarla anmalıyız.” -Talât S. Halman
“Kaybedilmiş sevgilerin acısını dile getiren, kederli ve olağanüstü güzellikte bir öykü; 20. yüzyılın en muhteşem anılarından biri…”
-Caroline Moorhead, The Independent-