Türkan Kitabının Konusu, Özeti, Karakterleri, Açıklaması, PDF, Yorumları, Yazarı

Türkan'ın Fotoğrafı

Kitap Türkan
Yazarı Ayşe Kulin
Türü Yaşam Öyküsü Kitapları
Kategoriler En Çok Okunanlar
Okunması Gerekenler
Yayın Yılı 2009

Ayşe Kulin tarafından 2009 yılında kaleme alınmış olan Türkan kitabı hakkındaki tüm bilgiler sitemizde.
Türkan pdf, Türkan konusu, Türkan karakterleri, Türkan yorumları, Türkan açıklaması ve ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda!



Türkan – Ayşe Kulin


Türkan Kitabının Konusu

2009 yılında Türkan Seylan’ın ricası üzerine Ayşe Kulin tarafından kaleme alınmış biyografik bir eserdir. Türkan; idealist, fedakâr, insanların fiziki acılarının yanı sıra yüreklerinin acılarını da dindirmek için çalışan mücadeleci bir doktordur. Kız çocuklarının okutulmadığı dönemde o okumuş, çalışmaz denildiğinde o çalışmıştır. Üniversitenin ilk yıllarında hayatında ilk defa gördüğü cüzam hastaların maruz kaldıkları muamele onu çok etkiler ve hayatını bu hastalara adar. Cüzamı tamamen bitirmek için yıllar önce ülkenin ücra köşelerine gidip, toplumun dışladığı hastaları bulup tedavi eder. Bununla da yetinmeyip hastaları iyileştikten sonra çalışabilmeleri için destek sağlar. Kurduğu vakıflar sayesinde fakir aile çocuklarının okuyabilmesi için burslar sağlayarak sayısız çocuğun geleceklerinin kurtulmasına ışık olur. Evlilikleri, boşanmaları, iki çocuğunu tek başına yetiştirmiştir ve aynı zamanda idealist bir doktordur. Yapabileceklerinde sınır tanımamıştır. Saylanın hayatı cüzzamlıların, toplumun dışladığı insanlara ve onun kardelenlerine sunulmuş bir hediyedir aynı zamanda.


Türkan Kitabının Özeti

Türkan Saylan hastalığının son evrelerinde, 1949 yılından beri hem mektup arkadaşı ve sırdaşı olan Gökşin’in getirdiği mektuplarla geçmiş anılarını tazeler. Onun iç dünyasını yansıtan mektuplar okuduğumuz bu kitabın ilham kaynağı olacaktır.

Türkan beş çocuklu bir ailenin en büyüğüdür. Ailesi aşırı disiplinli ve korumacıdır. Çok istediği tıp fakültesini kazandıktan sonra okulunu bitiremeden bir meslektaşıyla evlenir. Öğrenciliğinin ilk yıllarında Bakırköy Ruh ve Sinir hastalarını ziyaretlerinde, akıl hastalarının artıklarla beslenen, uzaktan tedavi edilmeye çalışılan hastaları gördüğü o gün kararını verir. Araştırmaları onu rahmetli Ethem Utku Hoca’nın kitabına götürür ve cüzzam hastalığının erken teşhisinin hastalığının tedavisinde kesin sonuç verdiğini öğrenir. Öğrenciliğe ara vermek zorunda kaldığında çocukları Çağlayan ve Çınar henüz küçüktür ve iki kez verem hastalığına yakalanmıştır. Bir süre ara verdiği okuluna geri döner ve sonrasında dokuz yıl ayakta tutmaya çalıştığı evliliğini cesaretle sona erdirir. Burs kazanıp iki çocuğuyla birlikte İngiltere’ye gider. Orada Dr.Jopling’le tanışıp cüzam hakkında eğitim alır. Üçüncü dil eğitiminden sonra profesör olur. Yetmişli yıllara gelindiğinde Bakırköy’deki lepra pavyonlarını ayrı birer hastane haline getirir. Yaşam şartları iyileşen hastaların iyileştikten sonra çalışmaları için onların yeteneklerine göre eğitim sağlar. Açılan atölyelerde eğitim alan hastalar kendi ihtiyaçları olan özel ayakkabıları bile üretmeye başlarlar. Saylan kaynak için Cüzzamla Savaş Derneğini kurup çalışmalara başladığında, Dünya Sağlık Örgütünden ilaç ve masraflar için yardım alır. Bunun yanı sıra hastalık hakkında halkın bilinçlenmesi de gerekmektedir. Tüm ülkeyi kapsayan taramaları başlatır. Seksenli yılların başında o günün şartlarına göre zoru başarırlar ve ülke genelinde tarayıp hasta tedavilerine başlarlar. Öğrencilerini eğitirken, öncelikle zarar vermemeyi ve dokunmadan tedavi edilemeyeceği ilk öğrettiklerindendir. Hastalarıyla ilişkisini hiç kesmeyip onların çocuklarının da eğitimleri için vakıf kurar. Bu vakıf öncelikle okuyamayan kız çocuklarına burs imkânı sağlayarak başlasa da ilerleyen yıllarda ekonomik sebeplerle okuyamayan çocukların da eğitimini üstlenecektir. Yıllar geçmiş iki çocuğunu kendi imkanlarıyla yüksek eğitimlerini devlet okullarında almalarını sağlayan Saylan kansere yakalanır. Tedavi görürken hayata daha da çok bağlanır. Hastaları, öğrencileri, konferanslarla geçen yıllar sonrasında hastalık üçüncü kere karaciğerinde nükseder. Hastalık da en az onun kadar inatçıdır. 2009 yılına gelindiğinde artık hastalığının son evrelerindedir. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin yirminci yıl kutlamalarının yapılacağı günlerde Saylan’ın evine ve derneğine “Ergenekon” ve darbeye teşebbüs suçlamasıyla baskın yapılır. Oysaki o 27 Mayıs darbesinde Çapanın ikiye bölünüşüne, 147’lerin hazin hikâyesine, 12 Eylül’de ise eğitim sisteminin çöküşüne tamamen tanık olmuş bir insandır. Onu tek üzen şey ise gönüllü dernek çalışanlarının mağduriyetlerdir. Son nefesine kadar insan hayatı için özveriyle çalışıp, sayısız hayatın kurtuluşunu sağlamış bir insandır Saylan.


Türkan Kitabı Hakkında Bilgiler

  • Ayşe Kulin’in 2009 yılında çıkardığı, ÇYDD başkanı Türkân Saylan’ın hayatını ve hayatı boyunca yaptıklarını anlattığı biyografik romanıdır.
  • Yazar Kulin, Saylan’ın iç dünyasını mektuplar aracılığıyla anlattığı romanı için Saylan’ın kendisinden ölmeden önce kendisi için bir roman yazmasını vasiyet ettiğini söylemiştir.
  • Kitabın konusundan esinlenilerek 2010 yılında Türkan adlı dizi yapılmıştır.

Türkan Kitabının Açıklaması

“Tüm insanlığın aklın ve vicdanın aydınlattığı yolda yürümeyi seçeceği gün, er veya geç gelecekti. Buna bütün kalbimle inanıyordum. Sabrımı ve sükûnetimi, bu inançtan alıyordum. O güne kadar, başa her gelen çekilecek! Oyunun kuralı böyle! Yaşam oyununun!

Ne demiş şair:

‘Yaşamak şakaya gelmez…'”

Binlerce cüzamlıyı iyileştirdi, hayatın içine kattı… Kız çocukları başta olmak üzere, binlerce çocuğun okullu olmasını sağladı. Her zaman tek başınaydı ama hiçbir zaman yalnız değildi. Kimsenin yanında yer almak adına inançlarından, ilkelerinden ödün vermedi ama yüz binlerce insan onun yanında yer aldı.

Türkan Saylan… Tek ve tek başına!

(Tanıtım Bülteninden)


Yorum yapın