Şirpençe Kitabının Konusu, Özeti, Karakterleri, Açıklaması, PDF, Yorumları, Yazarı

Şirpençe'nin Fotoğrafı

Kitap Şirpençe
Yazarı Yavuz Bahadıroğlu
Türü Romanlar
Kategoriler En Çok Okunanlar
Kitap Önerileri
Okunması Gerekenler
Yayın Yılı 2000

Yavuz Bahadıroğlu tarafından 2000 yılında kaleme alınmış olan Şirpençe kitabı hakkındaki tüm bilgiler sitemizde.
Şirpençe pdf, Şirpençe konusu, Şirpençe karakterleri, Şirpençe yorumları, Şirpençe açıklaması ve ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda!



Şirpençe – Yavuz Bahadıroğlu


Şirpençe Kitabının Konusu

Yavuz Bahadıroğlu bu kitapta Yavuz Sultan Selim’in tahta çıktığını, ilk taht kavgalarını, içeride ve dışarıda kendini nasıl kabul ettirdiğini ve o andaki duygularını akıcı ve güzel bir dille anlatıyor.


Şirpençe Kitabının Özeti

Yavuz Sultan Selim, babası II. Bayezid’i yenerek tahta geçmeyi başarmıştır. Mısır’ı fethetmek, Safevileri dize getirmek ve Müslüman birliğini sağlamak istiyor ama önce kardeşleri Şehzade Korkud ve Şehzade Ahmet başta olmak üzere tüm dünyaya saltanatını kabul ettirmesi gerekirdi. İç işlerini tamamladıktan sonra amacına doğru ilerleyerek, Müslüman birliğini sağlayacak ve halifeliği alacaktır.

II. Bayezid bir hastalığa yakalanmış ve bir an önce doğduğu şehre gitmek, orada ölmek ve İstanbul’da bir camiye gömülmek istiyordu. Yavuz babasını çok sever, ona çok saygı duyardı. Yanından ayrılmak istemese de babası tereddüt etmez ve doktorları yolu ayarlayıp onu sağ salim gönderir. Babasını gönderirken Şehzade Ahmet’in adamlarından biri tarafından öldürülür. Suikastı tek başına savuşturur, babasına veda eder ve sarayına çekilir. Suikastçı daha sonra bunu Şehzade Ahmet’in emriyle yaptığını itiraf eder. Şehzade Korkut’un başı belaya girince Yavuz’un onları yakalayıp öldürmekten başka çaresi kalmaz. Halen Sadrazam olan Mustafa Paşa da Şehzade Ahmet’in adamıdır. Bunu fark etse de, Sultan’ın aradığı kanıt ona gelecektir.

Sarıoğlan, babası Hüseyin Ağa, Cemil ve Rasim, bu dört arkadaş padişaha bir mektup getirir. Yolda adlarını öğrendikleri iki kişinin Dimitri ve Yorgacis’in konuşmalarına tanık olurlar. Bu kişiler Şehzade Ahmet’ten Sadrazam’a bir mektup getirirler. Halkımız kendi aralarında konuşurken bu konuşmalara şahit olur. Sadrazamın padişahı tahttan indirip yerine Şehzade Ahmet’i geçirmek istediği bilgisini alırlar ve bu mektubun bu adamlardan alınmasına karar verirler. Sarıoğlan Dimitri’ye baskı yaparken Rasim mektubu almak için Yorgacis’in peşine düşer. Ancak gece kaldıkları yerde hancı bu dörtlünün yerini Yorgacis’e bildirir ve sabah tekrar mektubu kaybettikten sonra uyandıklarında Sarıoğlan ve Rasim mektubu tekrar alıp Sultan’a getirirler.

Sultan sefer için hazırlıklar yapar. Bursa’ya gider ama Şehzade Ahmet Sadrazamın yardımıyla oradan Amasya’ya kaçar. Yavuz bunu fark edince, Sadrazamı mektupları göstererek idam ettirir. Ardından hem Şehzade Ahmet’i hem de Şehzade Korkut’u ele geçirir. İstanbul’a döndükten sonra, saltanatını kabul etmek için herkes elçiler ve hediyeler gönderirken, Şah İsmail’den herhangi bir elçi görememiş ve bunu gerekçe göstererek Şah İsmail’e karşı savaş hazırlıklarına başlamıştır. Bunun yerine oğlu Süleyman’ı Naib olarak bırakır.

O Şah İsmail’in üzerine giderken, Şah İsmail Yavuz’dan kaçmaktadır. Aynı zamanda Yavuz’un ordusuna fitne tohumları ekerek isyan çıkarmaya çalışır. Ordu sonunda isyan eder. Ancak muhteşem dehası ve sözleriyle ordusunu sakinleştiren Yavuz, hızla Şah İsmail’in bulunduğu Çaldıran’a doğru yola çıkar. Ordusu da onunla birlikte hırsla ilerler. Çaldıran’a gelince Yavuz bütün gece uyumaz, topların mevzilerini ayarlar, askerlerini Şah İsmail’in elinden tepeleri alması için gönderir ve tepeleri tutar. Ordunun düzenini kurar ve komutanlarla görüşür. Sabah namazından sonra kanlı savaş başlar. Bir yanda “Şah, Şah” feryatlarıyla gelenler, diğer yanda “Allah, Allah” diye bağıranlar… Sonunda birçok komutan şehit olmasına rağmen, zafer Allah, Allah diyenlerin olmuştur.


Şirpençe Kitabının Açıklaması

Yavuz Sultan Selim diyor ki: Bu seferlerimiz, bu sıkıntılarımız ve bu perişanlıklarımız, hep gönülleri birleştirmek, İslam birliğini temin etmek içindir. Mülk Allah’ındır. Kim Allah’ın yardımı olmadan istediğini elde etmede zafere ulaştığını söylerse, Allah onu kahreder ve aşağı derecelere indirir. Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi, padişahlarına tazimden ileri gelir. Biz Allah’dan başka kime tazime mecburuz ki, bu külfeti ihtiyar edelim? Bizim Padişahımız vücudu saran libasa değil, ruhun içindeki inanca bakar.


Yorum yapın