Sinemada Özel Efektler: 1940-1950’li Yıllar
Bağdat Hırsızı
1940’lı yıllara gelindiğinde, yönetmenliğini Clarence Brown’ın yaptığı Yağmurlar Geldi (1939) filmi Oz Büyücüsü (1939) filminin de aday olduğu “En İyi Özel Efekt” kategorisinde ilk Akademi Ödülü’nün (Oscar Ödülü) sahibi oldu. Filmde, Hindistan’ın Ranchipur şehrinde yağmur fırtınası sonucunda yaşanan şiddetli sel, şehrin yakınındaki baraj kapaklarını patlatır ve bir deprem etkisi yaratır. Şehir merkezinde büyük bir sele yol açan muson yağmurları, bir tapınağın çökmesine de neden olur. Filmdeki buna benzer sahneler, özel efekt tasarımcıları Fred Sersen ve E. H. Hansen tarafından tasarlandı. Filmde özel efekt sahneleri arka plan boyama tekniği, minyatür model kullanımı ve rotoskopi teknikleri birleştirilerek üretildi.
1940’ta yönetmenliğini Ludwig Berger, Michael Powell ve Tim Whelan’ın yaptığı Bağdat Hırsızı filminde yeşil perde çekim tekniğinin ilk uygulamaları kullanıldı. Ünlü uçan halı sahnesi, lambadan çıkan cin, uçan at gibi sahnelerde uygulanan minyatür efektleri, üst üste görüntüleri bindirme tekniklerinin başarıyla uygulandığı bu filme Akademi Ödülü’nü kazandırdı.
Yönetmenliğini Orson Welles’in üstlendiği Yurttaş Kane (1941) filminde, optik görüntü birleştirme, arka plan boyama ve hareketlerin nesnelere kare kare aktarıldığı, nesne hareketini durdurarak kaydetme teknikleri kullanıldı. Bu film hem konusu hem de kullanılan teknikler bakımından tüm zamanların en çok ilgi gören filmleri arasına girmeyi başardı. Sadece kullanılan özel efektler değil, çekim teknikleri ve kurgu gibi sinemanın önemli bileşenleri bu filme özgü bazı teknikleri ortaya çıkardı. Örneğin filmde net alan derinliğini (görüntünün netlendiği kameraya en yakın ve en uzak yerler arasında kalan alan)sahnenin önündeki ve arkasındaki nesneleri de kapsayacak kadar geniş yer tutan “derin odaklanma” tekniği kullanıldı. Filmin 1941 Akademi Ödülleri’nin özel efektler kategorisinde aday gösterilmemesi, efekt tasarımlarının fark edilemeyecek kadar ustaca tasarlandığının bir göstergesidir. “Sığ odaklanma” olarak adlandırılan ve önemi vurgulanmak istenen nesnelerin birbirlerine olabildiğince yakın tutularak arka plandaki diğer oyuncu ve nesnelerin bulanık bırakıldığı tekniğe karşı geliştirilen derin odaklanma tekniği günümüze kadar birçok filmde başarıyla uygulandı.
Yurttaş Kane
1940-1950’li yıllar, İkinci Dünya Savaşı’nın film endüstrisini etkilediği yıllar olarak tarihe geçer. Bu dönemde filmler için savaş alanları kamera önünde tekrar oluşturulmuş, okyanuslar savaş gemileriyle, gökyüzü savaş uçaklarıyla doldurulmuştu. Efekt tasarımcılarının bu sahneleri oluşturmak için tam ölçekli gemi ve uçak modellerini yapması mümkün değildi. Bu nedenle tasarımcılar minyatür modeller ve arka projeksiyon gibi film endüstrisinin o güne kadar geliştirdiği teknikleri ve yöntemleri kullanarak destansı sahneleri beyaz perdeye yansıttı. Örneğin Tokyo Üzerinden Otuz Saniye (1944) filmindeki gerçekçi deniz savaşı sahneleri devasa açık havuzlarda, stüdyo ortamında suyla doldurulan tanklar kullanılarak çekildi. Hava savaşı sahneleri çekilirken minyatür uçak gemileri kullanılarak uçak filoları oluşturuldu.
Tokyo Üzerinden Otuz Saniye
Savaş sahneleri stüdyolarda üretilirken patlayıcıların sıkça kullanılması gerekiyordu. Bunun için efekt tasarımcıları, tam ölçekli canlı aksiyon sahneleri için gerçeğe yakın minyatür sahneler oluşturdu. Uçakların üzerinde kurşun izlerine yer verilmesinin yanı sıra minyatür modellerin yok edilmesi için özenle tasarlanmış küçük ölçekli patlamalar gerçekleştirildi.
İkinci Dünya Savaşı döneminde savaş Avrupa ve Asya film endüstrisinde gelir kaybına yol açarken ABD ve Birleşik Krallık gişeleri bu dönemden çok kazançlı çıktı.
Bu yazımızda 1940’lı yılların başlarından 1950’li yıllara kadar üretilen filmlere ve özel efekt tasarımı tekniklerine değindik. Gelecek yazımızda 1950’li yıllar ve sonrasında film endüstrisinde yaşanan gelişmelere yer vereceğiz.