Menekşeli Mektup Kitabının Konusu, Özeti, Karakterleri, Açıklaması, PDF, Yorumları, Yazarı

Menekşeli Mektup'un Fotoğrafı

Kitap Menekşeli Mektup
Yazarı Mustafa Kutlu
Türü Hikaye Kitapları
Kategoriler En Çok Okunanlar
Kitap Önerileri
Okunması Gerekenler
Yayın Yılı 2006

Mustafa Kutlu tarafından 2006 yılında kaleme alınmış olan Menekşeli Mektup kitabı hakkındaki tüm bilgiler sitemizde.
Menekşeli Mektup pdf, Menekşeli Mektup konusu, Menekşeli Mektup karakterleri, Menekşeli Mektup yorumları, Menekşeli Mektup açıklaması ve ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda!



Menekşeli Mektup – Mustafa Kutlu


Menekşeli Mektup Kitabının Karakterleri

Postacı: Hikâyenin asıl kahramanıdır. Kendi halinde, sabırlı, iyi niyetli, yalnız bir insandır.

Kahvehane Sahibi: Postacının yalnızlığına derman olan, kahvede onunla sohbet eden, onu teselli eden kişidir.

Amcaoğlu: Almanya seyahatinde postacıyı yalnız bırakmayan kişidir.

İncila Hanımın Eşi: Sadakatsizliğin sembolü

İncila Hanım: Sabrın ve sadakatin sembolü

Remzi Bey: Koruyucu güç


Menekşeli Mektup Kitabının Konusu

Hiç ummadığı yerden uzanan bir el onu memleketine geri getirir. Kutlu, burada ülkemiz insanının tükenmez şefkatini ve cömertliğini anlatılır.

Kitap, postacının eşine duyduğu sevgi ve İncila Hanıma duyduğu derin hayranlığı konu ediniyor.


Menekşeli Mektup Kitabının Özeti

Menekşe Mektup’ta üç hikâye vardır:

  • Menekşe Mektup
  • Hacca Gidebilmek
  • Kar Üstüne Kan Damlar

Birinci hikâyede bir postacı, ikinci hikâyede hacca giden bir otobüs şoförü, üçüncü hikâyede Sarıkamış Fetih Hareketi sırasında Ruslara esir düşen iki asker anlatılır.

Menekşeli Mektup

Boğaz’a yakın bir mahallede eski bir ahşap evde yaşayan bir postacı vardır. Eşinden boşanmış ve çocuğu yoktur. Akrabaları kimsesi kalmadığı için yalnız yaşar. Zaman zaman mahalle kahvesine gider, gazete okur ve bulmaca çözer. Televizyonla ilgisi yok sadece radyo dinler ve müzikle ilgilenir. Aynı zamanda amatör bir pul koleksiyoncusudur.

Bir gün köydeki amcası ona bir mektup yazar ve postacıyı köye davet eder. Niyeti onu güzel bir genç kızla evlendirmektir. Postacı önce kızı görmek ister. Beğenince başlık parasını verir ve bu kızla evlenir. Kızı seviyor ama onunla yatmak istemez. Bu kadar güzel, bu kadar genç bir kızı kirletmek ona kötü bir şey gibi gelir. Kız da bu durumdan memnundur. Adam kızın yüzüne bakar ve mutlu olur, kucağına yatar ve karısını uzun süre izler. Yatakta kardeşiymiş gibi davranır. Postacı da dışarıdan ayağını çeker. Kızın ise kalbinde gizli bir sevgilisi vardır. Bir gün köyden tanıdığı bir akrabası ve eşi eve misafir olarak gelmişler. Akraba eşi genç kızın yakın arkadaşıdır. Bu kadından sevgilisinin o sırada İstanbul’da olduğunu ve minibüs şoförü olarak çalıştığını öğrenir. Onun aracılığıyla sevgilisine bir mektup gönderir. Mektupta ona hala bakire olduğunu, gelip onu kaçırmasını söyler. Bir gün postacı eve geldiğinde karısını bulamaz. Terk edildiğini anlar. Adeta Mecnun’a döner. Balıkçı bir arkadaşı onu bu durumdan kurtarır. Kahve makinesi eve yiyecek gönderir. Çok geçmeden postacı eski haline dönmüş gibidir. O civardaki bir konağa her hafta mektup ulaştıran postacı, bazen evin hanımı tarafından çay kahve içmeye davet edilir. Ahmet Ferit İlkeli Bey tarafından Almanya’dan eşi İnkala’ya mektuplar gönderilir. Tüm harflerin mor pulları vardır.

Postacı bu mektuplarda ne yazdığını içten içe merak eder. Çok geçmeden Inilla’nın annesinden ve kafeden işin aslını öğrenir. Türkiye’de bir ilaç şirketi kuran ve bu şirketi yok eden Ahmet Ferit Bey, bir ilaç fabrikasıyla anlaşma yapmak için Almanya’ya gider ve her hafta eşine mektuplar göndermeye başlar. Ahmet Bey’in Almanya’da kaldığı süre ilginç bir şekilde uzar. Ahmet Bey mektup yazsa da karısını hiç telefonla aramaz. Postacı ise gizlice Bayan Incala’dan hoşlanır. Bir gün konağın bahçesinde gönüllü olarak bahçıvan olmayı teklif eder. Bu teklif kabul edilir. Postacı İnkala Hanım’ın annesiyle arası iyi olsa da İnkala Hanım’ın durumu pekiyi değildir. Hatta bir ara postacıyı kocası zanneder. Postacı, Bayan Incala’nın annesine zavallı kadının bir psikoloğa gitmesi gerektiğini bildirir. Öte yandan Almanya’da yaşayan amcasının oğlunu ziyaret etmek ve aynı zamanda Ahmet Bey’i görmek ve bu aile meselesini halletmek ister. Ahmet Bey’den gelen mektuplardaki adrese gittiğinde Ahmet Bey’i bulamaz. Ahmet Bey’in evinin yanında yaşlı bir Alman oturur. Misafir olur ve Ahmet Bey’in nerede olduğunu sorar. Yaşlı kadın, genç bir hizmetçisi olduğunu ve bu hizmetçinin uzun süredir Ahmet Bey’le birlikte olduğunu; Sonunda Ahmet Bey ile hizmetçinin birlikte kaçtığını söyler. Postacı gelen mektuplardaki metnin değiştiğini hatırlar ama mektupta Ahmet Bey elinin kırıldığını ve bu yüzden mektubu başkasının yazdığını belirtir. Yaşlı Alman kadın, bunu kendisinin icat ettiğini, o sırada kocası tarafından terk edildiğini, hala kocasını beklediğini, Incala Hanım’la empati kurduğunu ve böyle bir yola başvurduğunu anlatıyor. Kadın üzülmezdi. Kanser olduğunu ve yakında öleceğini de ekler. Ahmet Bey Almanya’dan yurda kırık bir kalple döner. Oradan gelen mektuplar da kesilir. Yaşlı Alman kadının öldüğünü anlar. Artık Incala Hanım’ın evine gitmek için bir bahanesi kalmadı. Bir gün yanından aniden ayrılan genç karısı, gözleri mosmor ve dayak yemiş halde kapıda belirir. Böylece hikâye biter.

Kar Üstüne Kan Damlar

Hikâyesinde bu kişi Berham Astsubaydır. O güçlü ve yiğit adamın ağır şartlara dayanamayıp sendeleyerek yere yığılması ve ardından vefat etmesi, bir bakıma Osmanlı Devleti’nin sonunu çağrıştırır.

Hacca Gidebilmek

Hikâyesindeki anahtar karakter İhsan Abi’dir. O, konuya uygun olarak; yaşadığı olumsuz hayata rağmen, insanın özünün sağlam kalabileceğini bizlere öğretmektedir.


Menekşeli Mektup Kitabının Açıklaması

Mustafa Kutlu’nun bu kitabında üç hikâye yer alıyor: “Menekşeli Mektup”, “Hacca gidebilmek” ve “Kan Üstüne Kan Damlar”.

İlk hikâyede psikolojik gel gitleri olan bir postacının hazin evliliği ile mektuplarını götürdüğü villa sahibinin eşine duyduğu platonik aşk anlatılıyor.

İkinci hikâye bir otobüs şoförünün Hac seferini dile getirmektedir. Dönüşte kaza geçiren şoföre yardım eden olmaz. En umulmadık yerden uzanan bir el onu memleketine kavuşturur. Kutlu burada ülkemiz insanının tükenmeyen merhamet ve hamiyetine vurgu yapmaktadır.

Son hikâye ünlü Sarıkamış Harekâtına katılan ve Ruslara esir düşen iki Türk askerinin macerasıdır. Bunlardan biri hastalanarak ölür, öteki Sibirya’da kaybolur.


Yorum yapın