Kitap | Güneydoğudan Öyküler |
Yazarı | Hakan Evrensel |
Türü | Yaşam Öyküsü Kitapları |
Kategoriler | En Çok Okunanlar Kitap Önerileri Okunması Gerekenler |
Yayın Yılı | 1997 |
Hakan Evrensel tarafından 1997 yılında kaleme alınmış olan Güneydoğudan Öyküler kitabı hakkındaki tüm bilgiler sitemizde.
Güneydoğudan Öyküler pdf, Güneydoğudan Öyküler konusu, Güneydoğudan Öyküler karakterleri, Güneydoğudan Öyküler yorumları, Güneydoğudan Öyküler açıklaması ve ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda!
İçindekiler
Güneydoğudan Öyküler – Hakan Evrensel
Güneydoğudan Öyküler Kitabının Konusu
Hakan Evrensel, askerlik mesleğini seçme nedenini şöyle açıklıyor: “Benim için en zor mesleği seçtikten sonra, madem en zor mesleği seçtim, bırakın piyade olayım.” Der ve görevi gereği ve büyük arzusuyla Güneydoğu’ya gönderilir. Emekliliğinin ardından gazeteciliğe başlayarak ve acı tecrübelerini yazmaya başlar.
Güneydoğudan Öyküler Kitabının Özeti
Güneydoğu
Kitabın bu bölümünde adından da anlaşılacağı gibi Güneydoğu Anadolu bölgesinde görev yapan bir subayla yapılan röportaj anlatılıyor. Bu röportajda adı geçmeyen görevli anılarını anlatırken belki de tüm görüşme boyunca anlatılmak isteneni bir cümleyle özetliyor. Cümlesinde, “Çatışma, adam kafesinden geçen mermi demektir.” Bir başka cümlede ise çatışmanın önemini “Belki ben söyleyebilirim ama sen hayal bile edemezsin. O senin işlevin değil, ben de değil, hayat bilmiyor.” sözleriyle ifade ediyor.
Yazara askerler hakkında ne diyebileceği sorulduğunda ise şunları söylemiştir. “Her halükarda dünyada hiçbir ordu, askere davul ve zurnayla giden bir adamı düğüne gidiyormuş gibi uğurlamaz. Bakın, bize gelen çocukların çoğunun elinde kına var. Bunun nedeni Anadolu’da üç şeye kına yakılmasıdır: Allah’a kurban edilecek koyunlara ve kocalarına kurban, gelin ve kurban edilecek vatan uğruna askere giden gençlere…”
Çift Çorap
Bu bölümde Güneydoğu’da görev yapan askeri birliklerden herhangi birinde bir ekiple birlikte olan herkes tarafından sevilen bir köpeğin ekipte nasıl maskot haline geldiği anlatılmaktadır. Köpek, dört ayağının patilerinin beyazlığından dolayı çift çorap adını aldı. Köpek herhangi bir eğitim almamış olmasına rağmen birlik ile birlikte harekâta gider, askerlerin önünde ciddiyetle ve sessizce hareket ederdi. Bir dere geçmek gerektiğinde önce bir çift çorap geçer, kısa bir aramadan sonra en sığ yeri bulur ve ekipler onun geçtiği yerden giderdi. Muhafızları gece baskınlarına karşı uyarır, hareketleriyle tehlikenin yaklaştığını haber verir.
Tırmanma
Ekip komutanı, 5-6 saat uzaklıktaki bir tepede bulunan birliğe telsiz jeneratörlerini çalıştırmak için personele yakıt ve erzak sağlamakla görevlidir. Birimin önünden geçerken korucular, mazot taşıyan eşekler ve erzak taşıyan katırlar bulunmaktadır. Ellerinin yardımıyla ve sırt çantalarına tutunarak, kollarındaki birliğini birbiri ardına aktarmaya çalışıyor. Transfer sırasında eşek 20-30 metrelik bir yarda yuvarlanıyor ve eşek orada ölüyor. Eşeğin taşıdığı mazot bidonlarının, orada hazır bulunan muhafız ve erler tarafından avluya çıkarılarak görev yerine götürüldüğü anlatılır.
Anıt
Kitapta herhangi bir birimin, karakolun, köyün, mezranın veya kişinin ad ve sıfatları verilmemiştir. Söz konusu karakola yapılan baskında bir er, karakol önündeki bir kaya parçasının üzerinde şehit oldu. Birlik kurmayları o taşı oradan almış, başka taşlarla doldurmuş, anıt haline getirmiş ve kırmızı boyalarla Türk bayrağı şeklinde boyamıştır. Anıtı yapan kişi Erzurumlu bir eniştedir. Anıtı inşa ederken hiç konuşmadı, hep bir şeyler mırıldandı. Anıt, personelin moral ve motivasyonunu artırmak amacıyla törenle açıldı. Açılış gününden sonraki birkaç gün içinde anıtı yapan ve yaparken gülümsemeyen babanın bu anıtın yanında şehit düştüğü ve birlik komutanının bir daha anıt yaptırmadığı söyleniyor.
Görev
Bu bölümde tim komutanının timini göreve hazırlarken nelere dikkat ettiği anlatılmaktadır. Birliğini motive etmek için birlik komutanı ön plandadır ve tüm zorluklara rağmen teçhizatını giyerek, yağmur çamuru, sıcak soğuk, gece gündüz PKK ile mücadelesi anlatılmaktadır. Birlik hazırlanırken personelin üzerindeki mataraların ses çıkarmayan plastikten yapılmış olmasına, personel üzerinde etiket, kimlik vb. Malzemeler teröristlerin elindeyken aleyhimize kullanılabilecek herhangi bir belge olmaması gerektiğine dikkat ederek, birliğe görev emrini verir ve ilk adımını attığında söylenir. , göreve kaç kişiyle çıkıp geri dönebileceğini düşünmekten kendini alamaz.
Ayaklar
Bu bölümde bir askerin en önemli organının ayakları olduğu anlatılmaktadır. Tüm operasyonlarda insanı taşıyan tek organdır. Onlar için silahtan bile daha önemlidir. Çünkü ayaklar olmadan hiçbir yere nakledilemez, hiçbir nakilden dönülemez. Bu bölümde erzak olarak dağıtılan askeri botların neden sorun çıkardığını ince bir mizahla anlatılmaktadır. Yabancı ülkelerde üretilen botların bir kısmı nedense sağlamdır, anti-personel mayınlardan bile ayakları koruyabilir, durum böyle vs. Donanıma sahip olmanın faydalı olacağı anlatılıyor.
Mayın
Bu bölümde, operasyon sırasında birliğin Kuzey Irak sınırındaki yamaçta hareket halindeyken anti-personel mayına basması sonucu bir askerin ayağından yaralandığı anlatılıyor. Ayrıca yaralı askeri almaya gelen helikopter pilotu, yoğun ateşe maruz kalmasına rağmen bir kaya parçasına inmeye çalışmış, birlik komutanı yaralılar olmadan havalanamayacağını, tim Komutan ve askerler, yoğun ateşe karşı yaralı askeri helikopteri yaralı askeri helikoptere taşıdı, helikopterin mayınlı alana inecek yeri yoktu. Helikopterin sarsılarak atılmasına rağmen damarlarında oluşan hava kabarcığının kalbine ulaşması sonucu şehit olduğu ve yaralı askerin ayak parmaklarındaki tarak kemiğinden yaralandığı anlatılıyor.
Çatışma
Bu bölümde PKK’lı teröristlerle belirsiz bir yer ve bölgede yaşanan bir çatışma anlatılıyor. Bir tepede teröristlerle sıcak temasta bulunulurken, teröristlerin askerlere RPG-7 roketatar ve Kalaşnikof tüfeklerle ateş açtığı, Mehmetçik’te ellerindeki G-3 piyade tüfekleriyle ateşe müdahale ettikleri görüldü. F-16 uçakları ve COBRA helikopterleri bölgeye ulaştı. F-16 uçakları tarafından atılan bombalar, yakın temasta olan birimi ses ve künt etkisiyle etkilemiş, hatta bombanın ardından oluşan toz bulutunun mantar şeklini alması yarım saat sürmüştü. Toz bulutunun dağılması, teröristlerin gözden kaçmasına neden oldu. Bu sırada mevzideki iki askerin Kanas tabancasıyla ağır şekilde yaralandığı, onları gören iki askerin yaralı askerlerin kendilerini geri çekebilmek için tepeye sürünerek gitmek istediği ve teröristlerin ateş açtığı öğrenildi. Bu iki asker tekrar Kanas ile ateş ederek. Ayrıca, genç bir subay memleketine izne çıkar. İzninin ikinci gününde eşiyle birlikte Ankara Kızılay Meydanı’nı dolaşan genç polis, patlama sesiyle aniden yere yığılır. Bu ses havan mı, roket mi, ilk hava ve roket patlaması mı yoksa düşme anı mı diye düşünürken, kendisini yatağın başında diz çökmüş omzundan kaldırmaya çalışan karısını görür. Onu gözyaşları ve şefkatle kaldırın ve o anda patlamanın bir araba egzozunun sesi olduğunu fark eder.
Tören
Bir Tabur Komutanı’nın genç bir subaya şehit bir askerin cenazesini memleketinde gömüp ailesine teslim etmesini emretmesi ve bu subayın tabur komutanını kendisine bu zor görevi vermemesi için ikna etmeye çalışması, onu bu zor görevi vermemesi için ikna etmeye çalışması, tek başına operasyona bile en ağır görevlere gitmeye isteklidir. Ancak emri alır ve şehit olan korsanın cesedini alır ve yola çıkar. Bu görevin zor da olsa yerine getirildiği anlatılıyor.
Güneydoğudan Öyküler Kitabının Açıklaması
Yılmaz Özdil
Ne zaman bir şehit subayın cenaze törenini izlesem, aklıma hemen, Hakan Evrensel’in kitabındaki “lojman” öyküsü gelir.
Hasan Pulur
“Güneydoğunun gerçek öyküsü… Hiçbir devlet, ülkenin bölünmezliği için süren savaşın öyküsünü, milletine duyurmamakta bu kadar becerikli(!) olamaz.” “Nefes”in temelinde Hakan Evrensel’in öyküleri vardır.
İlhan Selçuk
Silahı bırakmış, kalemi eline almış, “düşük yoğunluklu savaş”ı gerçeklerin dilinden anlatan öykü kitabı çok çarpıcı!
Saygı Öztürk
Sesinizin kısıldığını, boğazınızın düğümlendiğini hissedeceksiniz… Evrensel, Güneydoğu kahramanlarını anlatıyor… Sonunda da bu mücadele uğruna verdiğimiz şehitleri gelinciklerle uğurluyor, yanına okurun gözyaşlarını alarak.
Ümit Zileli
Hakan Evrensel, toplumu sarsma, “Uyanın, kendinize gelin” diye haykırma görevini üstlendi. Yurtsever bir subayın kaleminden Güneydoğu’da yaşanan akıl almaz acıları, ihanetleri ve vatanı savunanların yaşadıklarını yüreğim kanayarak okudum.
Emin Çölaşan
İlk kez bir subay, o yörede yaşadıklarını anlatıyor. Ortaya gerçekten ilginç şeyler çıkmış.
Enis Berberoğlu
“Güneydoğu’dan Öyküler” gerçek savaş destanı. Sanki pimi çekilmiş el bombası…
(Tanıtım Bülteninden)