Kitap | Dağların Gözyaşları |
Yazarı | Necati Ulunay Ucuzsatar |
Türü | Yaşam Öyküsü Kitapları |
Kategoriler | En Çok Okunanlar Kitap Önerileri Okunması Gerekenler |
Yayın Yılı | 1999 |
Necati Ulunay Ucuzsatar tarafından 1999 yılında kaleme alınmış olan Dağların Gözyaşları kitabı hakkındaki tüm bilgiler sitemizde.
Dağların Gözyaşları pdf, Dağların Gözyaşları konusu, Dağların Gözyaşları karakterleri, Dağların Gözyaşları yorumları, Dağların Gözyaşları açıklaması ve ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda!
İçindekiler
Dağların Gözyaşları – Necati Ulunay Ucuzsatar
Dağların Gözyaşları Kitabının Konusu
Elinizdeki bu kitap, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Kuzey Irak topraklarının her karışına ayak basan bir askerin bizzat tanık olduğu olayları aktarırken, yabancı güçlerin bu sancılı topraklarda bitmek bilmeyen oyunlarının değerlendirmelerini de içeriyor.
Dağların Gözyaşları Kitabının Özeti
Dağların Gözyaşları Cilt I
Kitaptaki konu başlıkları;
- Eğitimsizlik, cehalet ve insanlara etkileri,
- Dış güçlerin PKK ve Güneydoğu politikası,
- Hükümetlerin uygulamış oldukları yanlış politikalar,
- Ekonominin etkisi
Temelde amaç; Öz bir tarihi geçmişe sahip olan Türklerin bölünmesi, parçalanması ve yutulmasıdır. Bu noktadan hareketle ülkeler ekonomik ve siyasi otoritelerini sağlam bir şekilde kuramazlarken, dış güçlerin diğer ülkeler üzerindeki politikaları da etkisini göstermeye başlamıştır. En korkunç ve acımasız şekilde. Güneydoğu’da yabancı güçler tarafından kurulmak istenen Bağımsız Ermenistan ve Kürdistan Devleti, başlangıçta o bölgede yaşayan sözde bir grup insan ve ırka verilmesi gereken bir hak gibi görünse de, sonraki dönemlerde böl, böl ve yut politikasının bir parçası. Yani dış güçlerin rahatlıkla kullanabileceği bir piyondur… Bunu yapmanın yolu ise; O bölgede yaşayan insanları kullanarak onların bilgisizliklerinden ve ekonomik durumlarından yararlanarak onları birbirlerine ve devlete düşman kılmanın izlediği yoldur.
Bunun için bize dost gibi görünen ama gizli hesaplarla düşman edinen dış güçler vardır. PKK’ya sahip çıkanlara, bu amaca hizmet edeceklere maaş vererek, destek vererek bize en büyük zararı verdiler, vermeye de devam ediyorlar. Hatta kendi askeri güçlerini kullanarak PKK’lılara askeri ve siyasi eğitim bile verdiler. Amaçları, kurulması planlanan devleti kendi amaçları için kullanmak ve yeri ve zamanı geldiğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin başına bela açmaktır. Bunun için Ermeniler, Suriyeliler, genç yaşta kaçırılıp yanlış eğitim verilen Güneydoğulular ve diğer ülkelerden azınlık olarak atanan sapık ve akli dengesi yerinde olmayan kişiler kullanılmaktadır. Bu tür olayların arkasındaki güçler Fransa, İtalya, Almanya, Suriye ve Ermenistan gibi bazı ülkelerdir.
Bu insanlara yurtiçinde ve yurtdışında silahlı veya silahsız eylemler yaptırıyorlar. Güneydoğu’da yaşayan masum insanların malına, canına ve namusuna el koyarak vahşi yaşamlarını olumsuz bir şekilde sürdürüyorlar. Güneydoğu’da işlenen zalimane, insanlık dışı ve zalimane eylemler, yabancı kökenli ve sapık ruhlu kişiler tarafından gerçekleştirilmektedir. Ancak bu olayların Kürt kökenli vatandaşlarımız tarafından yapıldığı söylentisini yayarak Türklerin Türklere zarar vermesini istiyorlar ve fitne tohumlarını yayıyorlar.
Elbette bu tür olaylar ve PKK Terör Örgütü, hükümetlerin boşlukta olduğu ve ekonomik olarak zor durumda kaldığımız dönemlerde doruğa ulaştı. Hükümetler doğru politika izlediğinde ve olaylarla uğraştığında, başarı elde edildi ve halk desteği geri çekildi. Asıl önemli olan PKK’ya iç politikada verilen yerel desteğin kesilmesi için yapılması gerekenler.
Bu politikayı güzel bir örnekle şöyle açıklayabiliriz: Farz edelim ki, birbiriyle yaşayan, geçinen ve refah düzeyi çok yüksek iki komşu devletin topraklarına ve zenginliklerine göz kulak olan üçüncü bir devlet var. Bu üçüncü devletin kralı hain bir plan hazırlar. Plan aşağıdaki gibidir; Gıpta ettiği ülkelerin insanları kılığına girmiş ve onların dilini konuşan iyi eğitimli iki grup hazırlattı. Her kesimden insanı bu iki ülkeye göndererek, dost devletlerin gözlerinin birbirlerinin topraklarında olduğu ve bu nedenle savaşa hazırlandıkları söylentisini yayar. Çarşıda, çarşıda, eğlence yerlerinde ve çok kalabalık yerlerde bu dedikoduları yaparlar. Bir süre sonra bu söylentiler kralların kulağına ulaşır. Önlemler alınmaya başlandı. Amaç; İki dost devlet savaşarak birbirini yıpratacak ve bu üçüncü ülke birbirini kıran iki ülke arasında arabuluculuk yapacak.
Savaş hazırlıklarını tamamladıktan sonra taraflar bir fırsat bulur ve savaşı başlatır. Savaşmaktan yorulurlar ve yorulurlar. Çok kayıp veriyorlar, insanlar ölüyor. Bu arada her iki ülkede de arabuluculuk yapmak için haince planlar yapan kral şu teklifi yapar; Herhangi bir olumsuz durum karşısında, askerlerini bu ülkelere savaşmak ve aynı zamanda barış gücü olarak göndermeyi teklif eder. Ve taraflara barış istediğini ve artık kan dökülmediğini belirtir. Diğer devletler bu dostane tavrı memnuniyetle karşılar ve arabuluculuktan hoşlanırlar. Barış gücü olarak gönderilen birlikler bir süre sonra işgal kuvvetlerine dönüşerek her iki ülkeyi de işgal eder. Her iki ülkeyi de işgal eden kral saltanatını ilan eder. Kendi halkı barış ve bereket içinde yaşarken, diğer iki halk cehaletin pençesine kapılarak köle gibi kullanılır. Yani kısacası bu; Masum arkadaşını sırtından vuran kişiyi vurmaya hazırlanan üçüncü kişi. Bu noktadan hareketle halkımız ve Güneydoğu halkımız ikinci bir kişi olmamak için çaba göstermeli, hükümet bu tür olayların yaşanmaması için ekonomik ve sağlam iç siyasi tedbirler almalıdır.
Cehalet ve eğitimsizlik, tarihte olduğu gibi insan toplumlarının en büyük düşmanları olmuştur ve olmaya devam edecektir. Güneydoğu’da yaşayan halk, dış güçlerin oyunlarına kapılarak hükümete ve ülkesine yabancılaşmış, zulme karşı küskün bir toplum haline gelmiştir. Kendilerine maddi destek sağlayan ve onları besleyen insanların oyunlarında yer aldılar. Cehaletin bedeli her zaman ağır ve acımasız olmuştur.
Dağların Gözyaşları Cilt II
Teröristlerin Irak tarafına geçtiği ve bunu duyan komando komutanı Kemal YÖRÜKOĞLU’nun Barzani peşmerge ile görüştüğü ve bu peşmergelerin anlattıklarına göre peşmerge ile nasıl birlikte savaştıkları anlatılıyor. Bu arada çatışmalarda Komando Birim Komutanı tarafından yakalanan sağcı teröristler, komandoları bir kez daha hırslandırıyor. Çünkü Türk askeri ona hiç zarar vermedi. Komandoların zorlu iklim koşullarında nasıl bir mücadele örneği ortaya koyduğu anlatılır ve ele geçirilen dağlardaki diğer aç ve sefil haydutların inlerini öğrenen komandoların onlara verdiği ders. Ayrıca Komando Birlik Komutanlığı’na ulaşan isim ve kodların titizlikle incelendiği ve tüm bilgilerin bunlar ışığında değerlendirilerek operasyonlarda kullanıldığı açıklandı.
Bu bölümde İranlı gizli servis görevlilerinin Ocak 1996’da bir militan olan Hamza’yı Ninova’ya nasıl götürdüğü anlatılıyor. Hamza’nın örgüt evlerine götürülmesi, örgüt üyelerinin Abdullah ÖCALAN’a saldırması ve örgüt üyelerinin ideolojisinin ele geçirilmesi anlatılıyor. Yetiştirilenler burada yer almaktadır. Bu ideolojik talimatlar, sözde PKK militanlarının erdemlerini ve onurunu anlatıyor. Burada da köylerinde yaşanmış bir olay anlatılır. Hamza’nın intikam duygusu en ince ayrıntısına kadar anlatılır. Ayrıca Zap Suyu’ndaki Zap kampının teröristler için ne kadar faydalı ve şerefli olduğu, teröristlere nasıl güven sağladığı, burada kışa hazırlıklar, yapılan yoğunlaştırmalar ve tutulan alanlar anlatılmıştır. Türk ordusunun darbeleriyle yenilgiye uğrayan PKK militanlarının olumsuz gidişattan etkilendiği söyleniyor. Tabii bu arada Komandolar operasyona devam ediyor ve çok miktarda ele geçirilen malzeme çatışmalara atılıyor.
1996 Nisan ayının son günlerinde komandoların yola çıktığı, bu nakil sırasında yoğun hava ve arazi şartlarıyla nasıl mücadele ettikleri, şehitlerimiz ve yaralılarımız anlatılıyor. Burada elde edilen malzemelerden bahsedilmiştir. Komando Birlik Komutanının günlüğünde yazılanlar, son derece zor koşullar altında verilen mücadelenin yorgunluğunu, bazen uykusuzluğun neden olduğu iç ısıtan durumu, askerlerimizin aile ve ev yemeklerine olan özlemini başka bir duyguyla anlatıyor. Abdullah Öcalan’ın bu operasyonlar sonucunda örgüte yaptığı konuşmanın içeriğine değinildi.
Tabii ki operasyonlarımız bitmedi. Komando Komutanı Kemal YÖRÜKOĞLU, gerçekleştirilen operasyonların sonuçlarını 95 maddede özetledi. Burada bahsedilen kuruluşlar çok değerli kuruluşlardır. Komando komutanının evi ile olan hasreti de anlatılır.
1997 yılının başında Komandolar, soruşturmaya göre yurt içi ve yurt dışından gelen teröristlerin haberini aldı. Yürüyecekleri bölge Kuzey Irak’taki Sinat Haftanin’den Yazlıca Dağı’na ve oradan da Şırnak bölgesine kadardır. Burada Komando Birlik Komutanı Kemal, harekâtın yapılması için nasıl bir harekât tarzı olması gerektiğini askerlerine sorar. Ama Kemal yaptığının bir iç güvenlik operasyonu olmadığını savunuyor ve neden böyle olmadığını kendi yorumuyla açıklıyor. Ayrıca tarihten beri kardeş olan bölge halkının neden birbirini vurduğunu anlamıyor ama yapılanın yanlış olduğunu söylüyor. Ne olursa olsun, zarar verenlerle savaşmak yerine onları yok etmenin faydalı olacağını ve bunun için savaşmamız gerektiğini söylüyor.
Burada askerlerimizin sözde Zap Cumhuriyeti’ne gidişi, Zap’ın çöküşü ve sonrasında yapılan açıklamalara yer verilmiştir. Ancak kaçan teröristler arasındaki konuşmalar ve polemikler anlatılıyor. Yeni Zap’tan kaçırılacak malzemenin ne kadarının kârlı olacağından ve kendi aralarındaki konuşmalardan söz ediliyor.
Zap kampının ele geçirilmesinden elde edilen malzemelerin listesi açıklandı. Mehmetçiğimize olan hayranlığı tartışılır. Bu, şiirlerle desteklenir. Zap kampının ele geçirilmesiyle mücadelenin devamı anlatılır ve Mehmetçik’in varlığı bir kez daha vurgulanır.
Dağların Gözyaşları Kitabının Açıklaması
Elinizdeki bu kitap Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Kuzey Irak topraklarının her karışına ayak basmış bir askerin ilk elden tanık olduğu olayları iletmesinin yanı sıra, dış güçlerin bu acılı topraklarda hiçbir zaman bitmeyen oyunlarıyla ilgili değerlendirmeleri de içermektedir. Silahlı kuvvetlerin çetin operasyonları ve yaşanmış gerçekler tarihle örülerek, belgesel bir roman tarzında anlatılmaktadır.