Babaya Mektup Kitabının Konusu, Özeti, Karakterleri, Açıklaması, PDF, Yorumları, Yazarı

Babaya Mektup'un Fotoğrafı

Kitap Babaya Mektup
Yazarı Franz Kafka
Türü Günlük Ve Anı Kitapları
Kategoriler En Çok Okunanlar
Kitap Önerileri
Okunması Gerekenler
Yayın Yılı 2016

Franz Kafka tarafından 2016 yılında kaleme alınmış olan Babaya Mektup kitabı hakkındaki tüm bilgiler sitemizde.
Babaya Mektup pdf, Babaya Mektup konusu, Babaya Mektup karakterleri, Babaya Mektup yorumları, Babaya Mektup açıklaması ve ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda!



Babaya Mektup – Franz Kafka


Babaya Mektup Kitabının Konusu

Babaya Mektup, Franz Kafka’nın babası Hermann’a Kasım 1919’da yazdığı bir mektuptur. Bu eserinde Kafka, babasının kendisini psikolojik olarak taciz ettiğini iddia eder. Kafka 45 sayfalık mektubu babasına teslim etmesi için annesine verir, ancak annesi mektubu oğluna geri verir.


Babaya Mektup Kitabının Özeti

Konuyu daha iyi anlamak için Kafka’nın ruh halini diğer eserleriyle birlikte değerlendirdiğimizde; Aile kurumu, ailedeki suçluluk duygusu, toplumdaki yabancılaşma, özgüven kaygısı gibi etkenlerden hangi durum ve duyguların kaynaklandığını rahatlıkla görebiliriz.

Mektubun muhatabı babası Herman Kafka’dır. Bunu yapmasının nedeni, yazarak cevap vermeye çalışması ama yine de söylemesi gereken birçok şeyi söyleyip yazamaması ve küçücük olmasıdır. Çünkü kendi içinde yarattığı korku ve bu korkunun derin etkileri aslında yazarken kendisine engel olmuştur. Babası onu hiçbir zaman doğrudan kötü bir şeyle suçlamaz. Ailedeki soğukluğu ve yabancı duruşu sevmez ve bunu nankörlük olarak görüp küçümser. Bu görüşe göre, babasının kendisine yönelik hiçbir suçlamayı kabul etmediğini, sadece oğlunun biraz değişmesi için çaba göstermesi gerektiğini düşündüğünü söyler. Kafka için her suçlama sıradanlaştı ve giderek birbirlerinden uzaklaştıklarını kabul ediyor.

Babasının kendisini sürekli engellediğini, başka bir yola başvurması için uyardığını ve Kafka’nın buna hazır olup olmamasının umurunda olmadığını söyler. Babasıyla ancak istekleri paralel olduğunda yanında olduğunu, ancak o zaman değer gördüğünü söylüyor. Kafka her türlü baskıyı yaşar. Babasını fiziksel olarak değerlendirdiği gibi psikolojik ve ruhsal bunalımını da değerlendirir. Babası ne kadar iri ve geniş omuzlu olursa olsun, oğlu kendini zayıf, sıska, zayıf, zavallı görür. Onun için babası her şeyde zorluğun göstergesiydi. Onun gözünde büyük bir güç kazanmış, ya da ona öyle geliyordu ki, doğru düşünceleriyle değil, zalim kişiliğiyle. Bu davranışlar çocuğun yaşadığı sıradan hayal kırıklıkları nedeniyle kişilik gelişimini olumsuz etkilerken, babanın yaşam alışkanlıkları ve değerlerinin baskısı altında kalan babanın tüm hayatını etkileyen bir sonuç ortaya çıkarmaktadır.

Babası her şeye karşıydı, sadece fikirlere değil, insanlara da karşıydı. Yine birisiyle dostluk kurmaya çalıştığında, oğlunun duygu ve düşünceleri hiçe sayılmış, o kişilere iftira atılmış ve dostluğuna karşı çıkılmıştır. Kafka’nın fark ettiği bir diğer şey ise babasının sürekli olarak uymaya zorladığı kurallara uymadığıydı. Kendisine meydan okunduğunda tehditlerle karşılık verir ve söylediklerini yaptığında saygı gösterirdi. Kafka için bu, sonraki hayatında başarısızlığı garanti eden şeydi. Çünkü her şeyi yapabileceğine olan inancını yitiriyordu. Son derece kararsızdı ve ne yapacağına dair kararlılığı yok oluyordu. Babası için değişen bir şey yoktu. Büyüdükçe, oğlu büyüdükçe, ne kadar değersiz olduğuna dair yeni kanıtlarla geliyordu. Babasının bu davranışı Kafka’nın kız kardeşlerinden Elli için de geçerliydi. Bu nedenle çocukken babalarından hep uzak durmaya çalışan asi, somurtkan, dikkatsiz ve umursamaz çocuklar olduklarını belirtmiştir.

Antrenman sırasında herhangi bir fiziksel şiddet kullanmamasına rağmen ani öfke patlamaları, sürekli bağırmaları ve hakaretleri dövülmenin etkisi kadar derin yaralar açar. Kendi dükkânlarında zorla tutulduğu dönemlerde babasının çalışanlarına yaptığı hakaretler ve olumsuz davranışlar Kafka’yı hep rahatsız etmiştir. Sonunda işyerinden de korkmaya başladı. Kafka için yeteneklerinin yeri orası değildi. Ancak bu durumda bile iş yapacak zekâya sahip olmadığını söyleyerek yine küçük düşürülerek gitmesine neden oldu. Kafka gerçekten babasından, hatta ailesinden kaçmak istiyordu. Çünkü annesi, bir çocuğun bağımsızlık mücadelesi için babasından ayrı hareket edemeyecek kadar ona düşkündü.

Yaşan bu etkiler Kafka’nın aile dışındaki insanlarla olan ilişkisine de yansımıştır. Kendine olan güven duygusunu kaybederken, aynı zamanda sınırsız bir suçluluk duygusuna da sarılmıştı. Ne yazık ki, kimseye uyum sağlayamaz. Kendisini hiçbir şeyi olmayan bekâr bir kişi olarak gördü ve kendisini haklarından mahrum edilmiş bir oğul olarak hissetmesine neden olur.


Babaya Mektup Kitabının Açıklaması

Kafka’nın babası Hermann Kafka’ya Kasım 1919’da yazdığı bu mektup, alıcısına hiçbir zaman ulaşmadı. Yazarın yapıtlarına ve esin dolu dünyasına adım atmak için mükemmel bir giriş metni olan mektup, aynı zamanda 20. yüzyıl edebiyat tarihinin büyük itiraflarından biri sayılabilir.

Kafka, suçlayıcı bir tonla hafif bir ironinin birbirine karıştığı mektubunda, babası tarafından kabul görme talebini dillendirir. Aslında babasıyla arasındaki yabancılaşma ve iletişimsizliği, yapıtlarının çoğunda kendine mesele edindiği daha geniş kapsamlı varoluşsal bir açmazın parçası olarak görüyordu. Yazar evliliğe ve yetişkin bir erkek olmaya hazırlanan Georg Bendemann adlı karakterinin babası tarafından ölüme mahkûm edildiği Yargı adlı öyküsünde olduğu gibi, evlenememesinden ve yetişkin olamamasından babasını sorumlu tutuyordu.

Başarılı bir işadamı olan Hermann Kafka’nın oğluyla ilişkisinde, işlerini devam ettirecek tek erkek evladına yönelik geleneksel beklentisi belirleyici olmuştu. Bu, yeni oluşmuş ataerkil Yahudi orta sınıfının yaşadığı tipik baba-oğul çatışmasının yaygın bir örneğiydi aslında.

(Tanıtım Bülteninden)


Yorum yapın