9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sonuç Yayınları 2. Ünite Hikaye Sayfa 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52 Elli Kuruş Metni Etkinlik Soruları ve Cevaplarını yazımızın devamından okuyabilirsiniz.
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sonuç Yayınları 2. Ünite Hikaye Sayfa 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52 Elli Kuruş Metni Etkinlik Soruları ve Cevapları
DERSE HAZIRLIK
1. Sözünde durma, doğruluk, merhamet, yardımlaşma vb. erdemlerin bir toplumun geleceğinde ne gibi etkileri olduğunu arkadaşlarınızla tartışınız.
Cevap: Toplumda insanların bir arada yaşaması bazı ahlaki olguların da yaşanmasında etkili olmaktadır. Yazılı olmayan kurallar olarak ortaya çıkan ahlaki olgular, nesilden nesle aktarılmaktadır.Sözünde durma, doğruluk, merhamet ve yardımlaşma gibi erdemler toplumun geleceğinin inşasında nesillerin erdemli bireyler olmasında ve medeniyetin oluşturulmasında etkili olmaktadır.
2. Bir sanatçının eserlerinde kendi yaşamından izler taşımasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cevap: Her edebi eser; yazarının hayatından, hayata bakış açısından, gözlemlerinden az çok izler taşır. Ama sanatçılar bunları genelde doğrudan değil de kurmaca bir dünya içinde okura aktarır.
3. Aşağıdaki hadis ve özdeyişlerden anladıklarınızı arkadaşlarınızla paylaşınız.
• İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez. (Hz. Muhammed)
• Yalnız kendini koruyan kişi merhamet sahibi değildir. Merhametli kişi, başkalarının iyiliği için çalışan kimsedir. İyi kimse, derdi olanlara deva olur. (Yusuf Has Hacib)
• Sende zulüm, haset, merhametsizlik ve bunlar gibi kötü huylar olduğu hâlde, bunlardan dolayı kendine gücenmiyorsun da bunları bir başkasında görünce ürküp rahatsız oluyorsun. Bu ürküş, insanın kendinden ürkmesidir. (Mevlanâ)
Cevap: Hadis ve özdeyişlerde merhametli olmanın, bencil olmamanın, başkalarına iyilik yapmanın önemi vurgulanmıştır.
9. Sınıf Sonuç Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 46 Cevabı
1. Okuduğunuz hikâyenin konusunu ve temasını bulunuz.
Cevap: Hikayenin Konusu: Babası tarafından terkedilen ve çalışmak zorunda olan küçük bir çocuğun öyküsü.
Hikayenin teması: Geçim Sıkıntısı
2. Yazar, zamanı yaz mevsimi, öğle vakti, mekânı da bir köy ya da kasaba olarak tercih etseydi bu seçim hikâyenin olay örgüsünü nasıl etkilerdi? Düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
Cevap: Hikayenin zorlu bir kış mevsiminde ve şehirde geçmesi hikaye kahramanı çocuğun yaşadığı zorlukları, psikolojisini okura yansıtması bakımından önemli bir işleve sahiptir. Zamanın yaz mevsimi olması mekanın köy ya da kasaba olması olay örgüsünün etkileyiciliğini ve inandırıcılığını azaltırdı.
3. Okuduğunuz hikâyede bazı değerler örtük ileti olarak aşağıda verilmiştir. Siz de metinde başka örtük iletileri bulunuz.
- Onun da bir başka hikâyesi vardı çocuk omuzlarında taşıdığı.
- Bakıyorum okuma hırsı var içinde.
- …donmuş burnu buhar kazanı gibi tüterek uzaklaşırken canlı, yaşam dolu sesiyle sokağı gene neşelendirirdi
4-Okuduğunuz hikâyenin serim, düğüm ve çözüm bölümlerini metin üzerinde gösteriniz.
Cevap: Serim bölümü: Hikayenin giriş bölümünde çocuğu ve gazetecini arasındaki diyaloglar
Düğüm bölümü: Çocuğu bir miktar paraya çıkışması ve gazetecinin bu parayı borç olarak vermesi
Çözüm bölümü: Çocuğun birkaç gün gelmemesi ve sonunda öldüğünün anlaşılması
5-Sorulara verdiğiniz cevaplardan hareketle olay hikâyelerinin özelliklerini maddeler hâlinde defterinize yazınız.
- Olay hikayelerinde bir olayın anlatımı esas alınır.
- Olay hikayelerinde okuyucuda heyecan ve merak uyandırılır.
- Çevrenin tasvirine ve kahramanlara önem verilir.
- Serim, düğüm, çözüm bölümlerinden oluşur.
6-Aşağıda Türk edebiyatının farklı dönemlerini yansıtan hikâye örnekleri verilmiştir. Bu hikâyelerden yola çıkarak hikâye türünün ortaya çıkışı ve tarihsel dönem ile ilişkisini belirleyiniz.
Cevap: Tanzimat Dönemi’nden önce modern anlamdaki hikaye türü yoktu. Bunun yerine destanlar (Oğuz Kağan gibi) halk hikayeleri (Kerem ile Aslı gibi) mesneviler ve masallar hikaye edici anlatımla yazılan eserlerdi.
Destan geleneğinden halk hikayeceğiline ilk geçiş ürünü Dede Korkut Hikayeleri‘dir. Batılı anlamda ilk hikayeler ise Tanzimat döneminde ortaya çıkmıştır.(19 yy)
İlk öykü yazarları, Ahmed Midhat, Emin Nihat, Samipaşazade Sezai ve Nabizade Nazım’dı.
İlk öykü denemesi, Emin Nihat’ın Müsameretnâme’sidir (1873).
Edebiyatımızda ilk hikâye Ahmet Mithat Efendi’nin ‘Letâif-i Rivayet’idir.
Batı tarzı hikayenin ilk olgun örneklerini Servetifünûncular vermiştir. (Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf) (1896-1901)
Milli edebiyat döneminde ise iyice olgunluğa ulaşmış ve hikayelerde sade bir dil kullanılmıştır. Cumhuriyet döneminde ve günümüzde ise modern hikaye türünde eserler verilmeye başlanmıştır.
1. ETKİNLİK
“Elli Kuruş” hikâyesinin olay örgüsü, yazar ile gazeteci çocuğun karşılaşmasıyla başlar. Bu karşılaşma hikâyenin temel karşılaşmasıdır. Önceleri sadece alışveriş üzerine kurulu olan “karşılaşma” daha sonra yazarın gazeteci çocuğu tanıması ve ona yardım etmesiyle aralarındaki samimiyet ve güven duygusuyla gelişir. Bu karşılaşma başka şartlarda olsaydı sıradan bir karşılaşma gibi olacak, müşteri-alıcı ilişkisinden öteye geçemeyecekti. Oysa hikâyedeki karşılaşma sıradan bir karşılaşma değildir. Küçük yaşta anne babasını kaybedip ailesinin geçimini temin etmek zorunda kalan gazeteci çocuk ile duyarlı bir yazarın arasındadır.
Bu açıklamaya göre yazar ile gazeteci çocuk günümüzde karşılaşmış olsaydı hikâyenin olay örgüsünde nasıl bir değişiklik olurdu? Düşüncelerinizi söyleyiniz.
Cevap: Günümüzde toplumsal duyarlılık gittikçe azaldığı için yazar duyarsız biriyse gazeteci çocukla karşılaşması sıradan bir karşılaşma olurdu ve çocuğa yardım etmeyi hiç düşünmezdi. Yazar hikayedeki gibi duyarlı biri ise geçim sıkıntısı yaşadığını bildiği gazete dağıtıcısı çocuğa ve ailesine yardım etmek için elinden geleni yapacaktır, çocuğun okuma hayallerini gerçekleştirmek için yardımını esirgemeyecektir
Okuduğunuz hikâyede gazeteci çocuğun içinde bulunduğu koşullar, onun fiziksel ve ruhsal yönü üzerinde nasıl bir etki bırakmıştır? Açıklayınız.
Cevap: Küçük çocuğun dondurucu soğukta gece yarılarına kadar çalışıp sabah erkenden kalkması onu hem ruhsal hem de bedensel anlamda çok yıpratmıştır. Soğuk havada çalışması hasta olmasına, yoksul olması ilaçlarını alamamasına sebep olmuştur. Yaşadığı tüm olumsuzlara rağmen okuma hırsından vazgeçmeyen, ideallari olan bir çocuktur.
2. ETKİNLİK
Aşağı indim. Her günkü satıcıdan almıştım oysa gazetemi. Kapıyı açtım: Kısa pantolonlu, minnacık bir çocuk. Savrulan karlarla ıslanmış gazeteleriyle titreyip duruyordu.”
Bu parçada yaşanan bir olay bir, başkasına anlatılmaktadır. Tasarlanmış veya yaşanmış bir olayın başkalarına sözle ya da yazıyla anlatıldığı anlatım biçimine öyküleme (hikâye etme) denir. Buna göre okuduğunuz hikâyeden öyküleyici anlatımın ağır bastığı bölümleri bulunuz.
Cevap: Haminnesi, Tahtakale’de tuzcuda çalışıyormuş. Annesinin eczaneden kazandığıyla kıt kanaat geçiniyorlarmış ama şu son zamlar olmasa. Çaresiz, okulu beşten bırakıp annesiyle haminnesinin kazançlarına bir şeyler katabilmek, hiç olmazsa üç yaş küçüğüyle kendisinin okul masraflarını çıkarabilmek yolunu tutmuş, gazete satıcılığına başlamış.
“Babamın bir arkadaşı vardı, Sabir Bey amca, ona gittim.Annem duysa öldürürdü. Hele haminnem! Ona da içerliyorum, varsa rahmetli kocası, yoksa rahmetli kocası. Kocası yani dedem polis miymiş Atatürk devrinde, komiser mi? Karakalem bir resmi var haminnemde, kırpık bıyıklarıyla iriyarı bir adam. Babam zayıftı. Güya torunlar çokluk dedelerine çekerlermiş. Nerdee? Benim de, Şadan’ın da bilekleri ipince. İnsan bol bol yemezse, değil mi ağabey?”
Aşağı indim. Her günkü satıcıdan almıştım oysa gazetemi. Kapıyı açtım: Kısa pantolonlu, minnacık bir çocuk. Savrulan karlarla ıslanmış gazeteleriyle titreyip duruyordu.
3. ETKİNLİK
“Kusura bakmayın ağabeyciğim. Dersleri hazırlıyordum. Gece yarılarına kadar çalışıp, sabahleyin de erkenden uyanmak fena yordu. İki gün aksattım. Dilber Hanım öksürük için bir ilaç yazdırdı ama, nerde?” “Niçin?” “Beş yüz otuz kuruş be ağabeyciğim!” Aklıma bir şey geldi: “Ben sana bu parayı versem?” Bu parçada, yazar ile gazeteci çocuk karşılıklı konuşmaktadır. Anlatmaya bağlı edebî metinlerde iki veya daha çok kişinin konuşmasına diyalog tekniği denir. Buna göre “Elli Kuruş” hikâyesinde diyalog tekniğinin uygulandığı bölümleri göstererek bu tekniğin olay örgüsüne ne gibi katkı sağladığını söyleyiniz.
Cevap:
“Niçin?”
“Beş yüz otuz kuruş be ağabeyciğim!”
Aklıma bir şey geldi:
“Ben sana bu parayı versem?”
Bu parçada, yazar ile gazeteci çocuk karşılıklı konuşmaktadır. Anlatmaya bağlı edebî metinlerde iki veya daha çok kişinin konuşmasına diyalog tekniği denir.Diyalog tekniğinin uygulanması metindeki olay örgüsünü daha rahat anlamamıza yardımcı olmaktadır. Mesela Jose Saramago’nun Körlük isimli kitabında diyaloglar yoktur.Diyaloglar virgülle ayrılmıştır. Bu da metnin zor okunmasına neden olur ve anlaşılmasını zorlaştırır.
9. Sınıf Sonuç Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 47 Cevabı
4. ETKİNLİK
Okuduğunuz “Elli Kuruş” adlı hikâyeyi aşağıda verilen “Sicim” hikâyesi ile yapı unsurları, hikâye planı ve içerik bakımından karşılaştırarak benzer ve farklı yönlerini defterinize yazınız.
9. Sınıf Sonuç Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 51 Cevabı
5. ETKİNLİK
“Babamın bir arkadaşı vardı, Sabir Bey Amca, ona gittim. Annem duysa öldürürdü. Hele haminnem! Ona da içerliyorum, varsa rahmetli kocası, yoksa rahmetli kocası. Kocası yani dedem polis miymiş Atatürk devrinde, komiser mi? Karakalem bir resmi var haminnemde, kırpık bıyıklarıyla iriyarı bir adam. Bu parçadaki “Sabir Bey Amca, Atatürk” isimleri aynısı olmayan bir varlığı gösterdiği için özel isim, “anne, baba, haminne” aynı türden birden çok varlığı gösterdiğinden cins isimdir. “Polis, resim, dede” kelimeleri beş duyu organından herhangi biriyle algılandığı için somut isim, “devir” kelimesi beş duyu organından herhangi biriyle algılanamadığı için soyut isimdir. Bu açıklamaya göre siz de “Elli Kuruş” hikâyesinden özel, cins, somut ve soyut isimlere örnekler bulunuz.
Özel isim:İzmir, Karaköy, Dilber Hanım, Edirnekapı
Cins isim:taş , gazete, havadis,pencere,çocuk , kar….
Somut: Para, yıldırım, sokak, gün , sabah, saat…
Soyut: Can,
6. ETKİNLİK
“Elli Kuruş” hikâyesinde virgülün kullanıldığı yerleri tespit ederek işlevlerini belirleyiniz. Daha sonra hangi kullanımın günümüzde geçerli olmadığını söyleyiniz.
- Günler günleri, günler haftaları, haftalar da ayları kovaladı. Sıralı cümleleri ayırmada
- İster lapa lapa kar, ister şarıl şarıl yağmur yağsın, isterse de bütün gecenin ayazından karlar dona kesmiş olsun, sabahın beş buçuğunda karanlıkları ürperten sesiyle sokağa girerdi: Sıralı cümleleri ayırmada
- Uzatır, paraları alır, saymaya filan lüzum görmeden cebine atar Sıralı cümleleri ayırmada
- Haminnesi, Tahtakale’de tuzcuda çalışıyormuş. Özneyi yüklemden ayrımak için
- Okulu beşten bırakıp annesiyle haminnesinin kazançlarına bir şeyler katabilmek, hiç olmazsa üç yaş küçüğüyle kendisinin okul masraflarını çıkarabilmek yolunu tutmuş, gazete satıcılığına başlamış.> Eş görevli sözcükleri ayırmada
- Anneme sordum, canı çıksın, dedi. Aktarma cümleler tırnak içinde kullanılmamışsa
- Babamın bir arkadaşı vardı, Sabir Bey amca, ona gittim. Arasözleri ayırmak için
- Bizim mahalledeki kör, topal, inmeli, sızılıları tedavi edeceğim, hem de parasız!” Eş görevli sözcükleri ayırmada
9. SINIF SONUÇ YAYINLARI TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS KİTABI CEVAPLARI