Kitap | Drina Köprüsü |
Yazarı | İvo Andriç |
Türü | Romanlar |
Kategoriler | 100 Temel Eser En Çok Okunanlar Kitap Önerileri Okunması Gerekenler |
Yayın Yılı | 1945 |
İvo Andriç tarafından 1945 yılında kaleme alınmış olan Drina Köprüsü kitabı hakkındaki tüm bilgiler sitemizde.
Drina Köprüsü pdf, Drina Köprüsü konusu, Drina Köprüsü karakterleri, Drina Köprüsü yorumları, Drina Köprüsü açıklaması ve ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda!
İçindekiler
Drina Köprüsü – İvo Andriç
Drina Köprüsü Kitabının Karakterleri
Sokullu Mehmet Paşa: Osmanlı Devleti için savaşmış bir karakterdir.
Abid Ağa: Gaddar, kimseye göz açtırmayan, herkesi köprüde karşılıksız çalıştıran Zalim bir mimardır.
Arif Ağa: Çalışanlara emeğinin karşılığını verip köylüler tarafından sevilen Mimar başıdır.
Radisav: Drinalı bir köylüdür. Yapılan zulüm ve haksızlıklara karşı çıktığı için işkenceye maruz kalır ve İşkenceye dayanamayarak ölür.
Ali Hoca: Köyde bir tüccardır.
Diğer karakterler: Davut Hoca, Lotika
Drina Köprüsü Kitabının Konusu
Yazar kitaba Drina nehrini, köprünün bulunduğu kasabayı ve bölgenin coğrafyasını anlatarak başlıyor. Kitabın yazıldığı dönemde köprü hakkında söylenenler, köprüyle ilgili efsanelerden bahsetmektedir.
Ardından 350 yıl geriye, köprünün henüz Drina üzerinde olmadığı yıllara ve o çağdaki yaşamdan bahsediliyor. İleride adı Sokullu Mehmet Paşa olacak olan çocuğun, Balkanlar’dan yeniçeri ağalarının topladığı diğer Hıristiyan çocuklarla birlikte İstanbul’a nasıl götürüldüğü konu edinmiştir.
Drina Köprüsü Kitabının Özeti
Drina, dağların arasından akan nehir anlamına gelir. Bu akan nehrin sağında “Visegrad” kasabası var. Sol tarafta farklı mahalleler var. Kasabayı ve mahalleyi birbirine bağlayan tamamen serbest akan bir nehir var. Bu nehre “Drina Köprüsü” diyorlar. Drina Köprüsü’nün solunda Hristiyan halk, sağında ise Müslüman halk bir arada yaşıyor. Geçmişte böyle bir köprünün hayalini kuran kişi, henüz bu köprü yokken, 1516 yılında o kenarlardan yoldan geçen küçük bir çocuk tarafından yaptırılmıştır. Çocuğun kim olduğunu merak edenler için Sokullu Mehmet Paşa olduğunu söyleyebiliriz.
Drina Köprüsü çevresindeki köylerden birinde Hristiyan bir ailenin oğlu olan Sokullu Mehmet Paşa, büyüdüğünde Osmanlı Devleti’ne yaptığı katkılarla tanınır. Şöhreti üstün başarılarıyla anılsa da zaman zaman doğduğu yerleri hatırlayarak yüreğinde derin bir acı vardır. Bu acılara bir nebze de olsa son vermek için oraya Drina Köprüsü’nü yaptırdı. O sırada şehre büyük bir konvoy gelir. Bu köprünün mimarı Abid Ağa’dır ve köprünün her detayına o karar verir. Her neyse, zamanla köprünün yarısını bitirir ve çevresinde yaşayanlara bir süreliğine geri döneceğini söyler ve geldiğinde köprü hasar görürse onları ağır şartlar altında cezalandırır ve gider. Buradan. Bahar gelince geri gelir, bu sefer taş ustalarını da beraberinde getirir. Köy halkı bu kalabalıktan rahatsızlık duysa da herhangi bir şikâyette bulunamazlar.
Abid Ağa, köylüler arasında güçlü olanlara para vermeyeceğini söyleyerek çalışmakta ısrar ediyor. Suyu taşan bu son damlaya dayanamayan köy halkı isyan bayrağını çeker. Abid Ağa o dönemde kendisine karşı çıkanları en şiddetli şekilde cezalandırmış ve bu işkenceler sırasında bile köylülerden biri buna dayanamayarak hayatını kaybetmiştir.
Drina Köprüsü Kitabının Açıklaması
Drina Köprüsü, şüphe yok ki, geçtiğimiz yüzyılın en büyük romanlarından biri. 1961’de İvo Andriç’e layık görülen Nobel Ödülü, edebiyat dünyasında, özel olarak bu kitaba verilmiş gibi kabul edildi; kitap o yıllarda Türkiye’de de büyük ilgi gördü. Drina Köprüsü, hiç eskimeyecek değerinin ötesinde, kırk-elli yıl sonra 1990’ların Yugoslavyası’nda yeniden güncellik kazandı. Acı bir vesileyle: ülkedeki çok milletli, dinli, çok kültürlü hayatı tahrip eden iç savaşlar silsileyle… Bu eseri savaşın hemen bütün tarafları bir şekilde sahiplendiler. Kimileri de, Sırpların, Hırvatların, Müslümanların bir arada olmazlığının belgesi gibi ‘okuttular’ bu romanı. Drina Köprüsü, eski Bosna’nın, orada yaşayan herkesin paydaş olduğu hayatına dair, bu hayatın milliyetçilikler çağında nasıl değiştiğine dair bir roman. Belki de bir romans demek lazım – bir millete, cemaate değil de bir ülkeye, bir vatana adanmış bir aşk romanı. Diğer eserlerini de yayıma hazırladığımız Ivo Andriç’in bu başyapıtı, Osmanlı’da farklı toplulukların nasıl bir arada yaşadığını geniş bir görüşle ve incelikle tasvir ediyor. Anlatılan ne müthiş bir uyum hikâyesi, ne de mutlak bir zulüm hikâyesi. Kimliklerin, dinlerin, devletlerin ve de her şeyin ötesinde, içinde insanların olduğu, karmamış, zengin bir hayat tablosu. Zaten Drina Köprüsü’nü büyük roman yapan da bu: Osmanlı, Bosna, Sırplar, Müslümanlar vs. meselelerini okura tamamen unutturabilen bir büyük roman.