Kitap | İFA: İlişkiler ve Stres |
Yazarı | Sinan Canan |
Türü | Bilim Kitapları |
Yayın Yılı | 2020 |
Sinan Canan tarafından 2020 yılında kaleme alınmış olan İFA: İlişkiler ve Stres kitabı hakkındaki tüm bilgiler sitemizde.
İFA: İlişkiler ve Stres pdf, İFA: İlişkiler ve Stres konusu, İFA: İlişkiler ve Stres karakterleri, İFA: İlişkiler ve Stres yorumları, İFA: İlişkiler ve Stres açıklaması ve ayrıntılı bilgileri aşağıdaki yazımızda!
İçindekiler
İFA: İlişkiler ve Stres – Sinan Canan
İFA: İlişkiler ve Stres Kitabının Konusu
İnsan ilişkileri ve stres yönetiminin insanın genel sağlığına etkisi ve bu ilişki ve stres yönetiminin nasıl daha iyi kurulabileceği anlatılıyor.
İFA: İlişkiler ve Stres Kitabının Özeti
1: İlişkiler
Sağlıklı yaşam ve sağlıklı olma durumu ele alınırken yalnızca vücudun hasta olmaması, düzenli egzersiz ya da beslenme alışkanlıkları değil, insanın sosyal bir varlık olmasından dolayı insan ilişkilerini de değinmek gerekir. Bedensel açıdan tamamen sağlıklı olsak bile diğer insanlarla ilgili sağlıksız ilişkiler kuruyorsak bu durum yaşamımızı olumsuz yönde etkiler.
İnsan, endişe dolu bir canlıdır. Dünyaya bakıma muhtaç olarak gelinmesi, gelişimin geç tamamlanması ve ölüm farkındalığının olması gibi sebeplerden ötürü insan hep endişe içindedir. Böyle durumlarda insanın en büyük desteği kendisi ile aynı duyguları paylaşan diğer insanlardır. Bu yüzden insanlar, onu anlayan ve destek alabileceği bir çevreye ihtiyaç duyar. İnsanlar arasındaki sosyal bağlanma ve duygusal ilişkiler, beyinde oksitosin hormonunun salgılanmasını sağlayarak bedensel açıdan pek çok olumlu etkide bulunur.
İnsan, diğer canlılarla etkileşim halinde olma ihtiyacı o kadar derin ve önemlidir ki bu yüzden insan vücudu daha doğmadan önce bütün sinir ve hormon sistemleri hazır olarak doğar. Beyin normal şartlarda doğumdan sonra işlev gösterecek bir organ olmasına rağmen anne karnındaki en hızlı gelişin gösteren parçalarımızdan biridir. Ancak anne karnında geçirdiğimiz süre aşırı gelişmiş beyin ve sinir dokusu için yeterli gelmez ve beyin gelişimimiz henüz tamamlanmadan dünyaya geliriz. Beyin gelişimizin büyük bir bölümü doğduktan sonra gerçekleştiği için nasıl bir çevre içerisinde büyütüldüğümüz çok önemlidir. Sevgi dolu bir aile ortamı sağlıklı bir beyin gelişimi için çok önemlidir. Şiddet dolu bir aile ortamında büyüyen çocuk ise travmatik etkilere maruz kalabilir. Annesini istediği zaman yanında bulabilen insanlar, ileride kuracağı ilişkilerde daha rahat olur ve sevmeyi ve sevilmeyi kendine doğal bir hak olarak görme ihtimali yüksektir. Aksi halde daha bebekken en güvendiği varlığa karşı güven duygusu geliştiremeyen bir bebek, yetişkinlik çağında insanların sürekli onu terkedeceği korkusuyla yaşayabilir.
2: Stes
İnsanı diğer canlılardan ayıran temel özelliklerinden biri de insanın zaman farkındalığına sahip olmasıdır. İnsanlardaki ön beyin denilen beynin oldukça gelişmiş olan bu bölümü sayesinde insanlarda hayvanlara göre inanılmaz bir zaman algısı mekanizması vardır. Bu yetenek insanlara biyolojik olarak gelecekteki tehlikeleri sezebilme ya da uzun dönemli planlar yapabilmek gibi hayatta kalmaya yardım edecek bazı avantajlar sağlar. Aynı şekilde geçmişin iyi bir şekilde hatırlanabilmesi, insanların geçmiş tecrübelerinin gelecekteki plan ve kararlarına ışık tutabiliyor. Bu yeteneğin aynı zamanda insanın çok da farkında olamadığı bir dezavantajı da vardır. İnsan zihni “şimdi” de uzun sürekli olarak duramıyor, geçmişe takılabiliyor ya da gelecekle ilgili bir takım endişeler yaşayabiliyor. Bu durum aslında bir kusur olmaktan ziyade, insan beyninin çalışma mekanizması ile alakalı bi durumdur. Bilimsel çalışmalar da insan beyninin şu anda kalmaya programlanmamış olduğunu gösterir niteliktedir. Zihnimiz günlük problemlerle uğraşırken bile arka planda gelecekteki olası ihtimallerin kurgusuyla meşgul olabilmektedir. Bu kurgu hali tedbir alma ihtimalimizi arttırdığı için avantajlı olabilirken, endişe ve stres düzeylerini de aynı şekilde arttırabildiği için dezavantajlı da olabilmektedir.
Şimdiye kadarki bilimsel verilere göre, ölüm bilinci yalnızca insana ait bir özelliktir. Sadece insan ortada herhangi bir tehdit unsuru yokken, hatta her şey çok iyi olsa bile ölümü düşünüp mutsuz olabiliyor. Beynimiz, geleceği düşündüğünde karşılaştığı ilk ve en belirgin duygu ölüm endişesidir. Dolayısıyla da ölüm korkusunu da insana ait bir özellik olarak düşünebiliriz. Ancak ortada hiçbir durum ya da somut ipucu yokken ileriye dönük korku tepkisi üretmek anksiyetif bir durumdur. Ayrıca insan, ölümden sonra ne olacağı endişesini de taşır. Ölüm düşüncesinin kendi iç barışımız ile de ilgisi vardır. Çünkü eğer yok olmaya düşüncesi ile barışmadan iç huzurumuzu sağlayabilmemiz çok zordur.
Geleceğin yarattığı stres duygusuyla baş edebilmek için son yıllarda bilim dünyası, meditatif yöntemler üzerine çalışmaktadır. Anda kalma ve yoğunlaşabilme becerilerini geliştirebilmiş insanların beyinleri incelendiğinde bu tarz insanların zihinleri adeta şalteri açıp kapatır gibi zihin kaosunu durdurabilme becerisine sahip olduğu gözlemlenmiştir. Meditasyon yapan ve içe dönüş halini gerçekleştiren insanların beynin insula lobunun diğer insanlara göre daha büyük ve kalın olduğu gözlemlenmiştir. Beynimizdeki devreler “Kullan ya da kaybet” prensibiyle çalıştığı için neyi daha çok düşünür ya da uygularsak bu devreler gelişir, kalınlaşır ve hızlanır. Kullanılmayan devreler ise zamanla zayıflar ve güçlerini yitirir. Dolayısıyla meditasyon gibi içe dönme hareketleri uygulandıkça, algılarımızı kontrol edebilme, duygularımızın şiddetini ayarlayabilme gibi bazı duygu durum mekanizmalarını isteğe bağlı olarak düzenleme şansı buluruz. Ayrıca kendi hayatlarını yönlendirebilme şansı olan veya yaratıcı eylemler gerçekleştirebilen insanların da stres düzeylerinin daha düşük olduğu gözlemlenmiştir.
İFA:İnsanın Fabrika Ayarları Seri
1. İFA: Beden | 2. İFA: İlişkiler ve Stres | 3. İFA: Sınırları Aşmak |
İFA: İlişkiler ve Stres Kitabının Açıklaması
Hepimiz “daha doğru yaşamaya” çalışıyoruz. Sürekli öğrenme peşindeyiz ama gittikçe genişleyen bilgi havuzundan çoğu zaman doğruları seçemiyoruz. Uzmanlar da sıklıkla görüş ayrılığına düşüyorlar. Konu “insan” iken, bilim de bu kadar açık ve net bir araçken bu kadar anlaşmazlık nereden geliyor.
Elinizdeki kitap, bir üçlemenin ikinci kitabıdır. İnsanın Fabrika Ayarları serisi bir bütün olarak insanlığın gereklerini İFA edebilmek için, bilimsel gerçeklere farklı bir çerçeve öneriyor. İnsanın Fabrika Ayarları, kendinizi başka bir bakış açısından bir kez daha anlamaya davet ediyor.
• İnsan neden bu kadar çıplak ve aciz?
• Bedensel ihtiyaçları karşılanan insan neden mutlu olamıyor?
• Yüz yıl önceki insanların bilmediği bunca yeni “ölüm nedeni” nereden çıktı?
• Neden hareketsiz kalınca hastalanıyoruz?
• Fazla yemek bize neden iyi gelmiyor?
• Yalnız kalınca neden erken ölüyoruz?
• Bedenin stres tepkileri, tüm hayvanların hayatta kalmasına yardımcı olurken, bizi neden bu kadar yoruyor hatta hasta edip öldürebiliyor?
• Sınırlarını aşamayan, zihnini ve bedenini zorlamayan insanlar neden bunalıma giriyor?
• Yaratılışımıza uygun bir yaşam kurmak ve bunu sürekli hale getirmek bu kadar zor mu?
Bu kitap, bu ve benzeri soruların cevaplarını vermekten ziyade kendiniz için en doğru cevapları bizzat sizin bulabilmeniz için yazıldı. Bundan sonrası ise size kalıyor.
Kendinize iyi bakın, göreceksiniz…
(Tanıtım Bülteninden)