Satürn’ün Halkaları: “smaismrmilmepoetaleumibunenugttauiras”
1610 yılında Galileo Galilei’nin Johannes Kepler’e gönderdiği mesaj tam olarak bu yazının başlığındaki gibiydi: “smaismrmilmepoetaleumibunenugttauiras”. Peki, Galileo bu mesajla ne anlatmak istiyordu?
17. yüzyılın gökbilimcileri, keşiflerini ilk kendilerinin yaptığını belirtmek için Latince anagramlar (bir kelimedeki harflerin yerlerini değiştirerek başka bir kelime elde etme) kullanıyordu. Bulgularını yayımlamadan önce bu şekilde ifade ederek keşifleri üzerinde başkalarının hak iddia etmesinin önüne geçmeye çalışıyorlardı. Galileo’nun mesajı da bir anagram şeklinde düzenlenmişti. Latincede u ve v harflerinin birbirinin yerine kullanılabileceğini düşünürsek Galileo’nun anagramının çözülmüş biçiminin şöyle bir cümleye karşılık geldiğini görürüz: “Altissimum planetam tergeminum observavi”. Bu ifade Türkçeye şu şekilde çevrilebilir: “En uzak gezegenin üçlü bir forma sahip olduğunu gözlemledim”.
Galileo’nun Satürn çizimi. Galileo’nun not defterine çizdiği Satürn kulplu bir topa benziyordu.
Galileo’nun gördüğü üçlü formu yorumlamak yapının kendisini gözlemlemekten daha zordu. Galileo yaptığı gözlemle Satürn’ün iki uydusu olduğunu keşfettiğini ve Satürn ile birlikte bu uyduların üçlü bir yapı oluşturduğunu ileri sürdü.
Galileo birkaç yıl sonra Satürn’ü tekrar gözlemledi, ancak “kulplar” Satürn’ün çevresinden kaybolmuştu. Galileo birkaç yıl sonra Satürn’ü tekrar gözlemlediğinde kayıp “kulpların” tekrar ortaya çıktığını gördü.
Bugün, Galileo’nun Satürn’ün çevresinde gözlemlediği yapıların Satürn’ün halkaları olduğunu biliyoruz. Satürn’ün ekvator düzlemi ile yörünge düzleminin çakıştığı ekinoks dönemlerinde (Satürn, Güneş etrafındaki yörüngesini 30 yılda tamamlar ve 15 yılda bir iki ekinoks gerçekleşir) halkaların Dünya’dan bakıldığında fark edilmesi zorlaşır. Galileo’nun yaptığı gözlemde Satürn’ün çevresindeki “kulpların” ortadan kaybolmasının nedeni bu durumdu.
Satürn’ün çevresindeki bu gizemli yapılar 1656’da Christiaan Huygens’in Galileo’nunkine oranla çok daha gelişmiş teleskobuyla yaptığı gözlem sayesinde açığa kavuştu. Huygens de keşfini tıpkı Galileo gibi bir anagramla duyurdu: “aaaaaaacccccdeeeeeghiiiiiiillllmmnnnnnnnnnooooppqrrstttttuuuuu”.
Keşfin anagramla duyurulmasından üç yıl sonra Huygens gözlemlerini doğrulayarak anagramının anlamını şöyle açıkladı: “Annulo cingitur tenui, plano, nusquam cohaerente, ad eclipticam inclinato”, yani “O (Satürn) ekliptik düzene sahip, hiçbir yere dokunmayan, ince, yassı halka ile çevrilidir”.
Huygens Satürn’ün çevresinde yalnızca bir tane halka olduğunu ve halkanın katı bir yapıda olduğunu ileri sürüyordu. Oysa ilerleyen yıllarda Giovanni Domenico Cassini’nin gözlemleri bu görüşün doğru olmadığını ispatladı. 1675 yılında Cassini, birbirinden ayrı ve aralarında boşluk bulunan en az iki halkanın olduğunu, bu halkaların yekpare bir yapı olmadığını ve küçük parçacıklardan oluştuğunu ileri sürdü. Bu, çok sonraları doğrulanacak doğru bir tahmindi. Ne var ki Cassini’nin ömrü tahminlerinin doğrulandığını görmeye yetmedi.
Giovanni Domenico Cassini
Cassini’nin ölümünden tam 145 yıl sonra, yani takvimler 1857’yi gösterdiğinde, James C. Maxwell Satürn’ün halkaları üzerine matematiksel çalışmalar yaptı ve halkaların birbirinden bağımsız birtakım parçacıklardan oluşmak zorunda olduğunu matematiksel hesaplamalar yoluyla ispatladı. Cassini’nin ölümünden 292 yıl sonra, yani 2004’te, ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Cassini adını verdiği uzay aracı ile Satürn çevresinde gözlemler yapmaya başladı.
NASA– Cassini uzay aracı
Cassini uzay aracının yaptığı gözlemler sonucunda halkaların tek parçadan oluşan katı çemberler olmadığı, kimi kum tanesi kimi bir ev büyüklüğünde olan parçacıklardan oluştuğu anlaşıldı. Böylece Giovanni Domenico Cassini’nin tahmini ve James C. Maxwell’in ispatı doğrulanmış oldu.
uğunçinukküokzeriridetueşedm!