Transavrasya Dillerinin Kökeni
Bilimsel çalışmalar, günümüzden 9.000 yıl önce, bugün Çin’in kuzeydoğusunda kalan bir bölgede Türkçenin, Japoncanın ve Moğolcanın da atası olan bir Transavrasya dilinin konuşulduğunu gösteriyor. Max Planck İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsünden araştırmacılara göre, daha önce zannedilenin aksine, Transavrasya dillerinin zamanla yayılması ve farklılaşmasında tarımın da önemli rolü var.
Fin dil bilimci Matthias Castrén, 1844 yılında Ural-Altay dil hipotezi olarak adlandırılan bir hipotez öne sürmüştü. Bu düşünceye göre bugün Avrupa ve Asya’da konuşulan çok sayıda dil, tek bir ortak dili konuşan insanların zamanla dünyaya yayılması ve dillerinin farklılaşması sonucunda ortaya çıktı. Bu dil ailesinin Altay dilleri olarak adlandırılan kolunda Türkçe, Moğolca ve Tunguzca, Ural kolunda ise Fince, Macarca ve Estonyaca gibi diller yer alır. Ural-Altay dil hipotezi zaman içinde gelişmeye devam etti. Daha sonraları Japonca, Korece gibi diller de bu dil ailesine eklendi ve tüm bu diller Transavrasya dilleri olarak anılmaya başlandı. 1960’lardan sonra ise Ural-Altay dil hipoteziyle ilgili bazı soru işaretleri ortaya çıktı. Bugün bazı dil bilimciler, bu dillerin kelime hazneleri ya da ses özellikleri (fonetik) arasındaki benzerliklerin ortak bir dilden türemelerinden kaynaklanmadığını, aksine yakın coğrafyalarda konuşulmaları nedeniyle bu dillerin giderek birbirine benzemekte olduğunu öne sürüyor.
Yakın zamanlarda Transavrasya dilleri olarak adlandırılan diller ile ilgili bir çalışma yayımlandı. Max Planck İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsünden Dr. Martine Robbeets ve arkadaşları,Nature‘da yayımladıkları makalede hem Türkçe, Japonca, Korece, Japonca ve Tunguzcanın aynı dil ailesine mensup olduğu düşüncesini destekliyor hem de bu dillerin kökeni ile ilgili yeni bulgular ortaya koyuyor.Geçmişte Transavrasya dil ailesindeki dillerin ortak atası olan dilin, günümüzden 3.000 yıl önce Altay Dağları civarında yaşayan ve hayvancılıkla uğraşan topluluklar tarafından konuşulduğu düşünülüyordu. Tarımla uğraşmayan ve konargöçer bir yaşam tarzına sahip olan bu toplulukların dünyaya yayıldıkça konuştukları dillerin farklılaşmaya başladığı tahmin ediliyordu. Dr. Matthias Castrén ve arkadaşları ise Transavrasya dillerinin atası olan dilin, günümüzden 9.000 yıl önce, bugün Çin’in kuzeydoğusunda yer alan bir bölgede konuşulduğunu öne sürüyor. Üstelik, bu dili konuşan toplulukların darı ektiğini ve tarımın yayılmasının Transavrasya dillerinin gelişiminde rol aldığını iddia ediyorlar.
Araştırmacılar darı ekimininTransavrasyadillerinin gelişimini yönlendirdiğini öne sürüyor.