Buzullarda Saklı Keşifler

Buzullarda Saklı Keşifler

Buzullarda Saklı Keşifler

Bobbushphoto/iStock

Buzulların erimesiyle birlikte arkeologlar, buzul bilimciler ve antropologlar gibi farklı alanlardan çok sayıda bilim insanı, araştırma yaptıkları bölgelerde yeni keşifler gerçekleştiriyor. Peki bu keşifler arasında neler var?

500 Yıllık Dağ Keçisi

Buzullarda Saklı Keşifler #1

MatusDuda/iStock

Dağ keçisi

2022 yılında Avusturya’nın en büyük ikinci buzulu olan Gepatschferner üzerinde çalışan buzul bilimciler, kısmen erimiş bir buz duvarının içinde korunmuş keçi-antilop karışımına benzeyen küçük bir hayvan keşfetti. Keşfi yapan bilim insanları fosili buzdan çıkmış boynuzları sayesinde fark etti.

Yapılan incelemeler sonucunda mumyalaşmış hayvanın yaklaşık 60 cm boyunda dişi bir dağ keçisi olduğu anlaşıldı. Bilim insanlarına göre 500 yıldır buzda gömülü olduğu düşünülen keçi öldüğünde iki yaşındaydı. Keşif sırasında keçinin kaburga ve omurgasındaki derinin hâlâ gergin şekilde durduğu ve bacaklarının yer yer tüylerle kaplı olduğu görüldü.

İncelemeleri tamamlanan fosil, Avusturya’da Ferdinandeum olarak da bilinen Tirol Devlet Müzesi’ndeki bir derin dondurucuda sergilenmek üzere bekletiliyor.

10.000 Yıllık Aztek Silahı: Atlatl

Buzullarda Saklı Keşifler #2

Casey A. Cass/University of Colorado

2007 yılında Colorado Boulder Üniversitesinden bir araştırmacı, Yellowstone Millî Parkı’ndaki Rocky Dağları’nda erimiş bir buz parçasında ağaç dalına benzeyen bir çubuk keşfetti. 2010 yılında yapılan detaylı incelemeler sonucu, çubuğun bir atlatl olduğu anlaşıldı. Atlatl, Aztekler tarafından bir av silahı olarak ya da okçuluk gibi sporlarda fırlatma aleti olarak kullanılıyordu.

Atlatlın 10.000 yıldır buz parçasının içinde donmuş hâlde kaldığı ve küresel sıcaklık artışı nedeniyle buzların erimesi sonucu açığa çıktığı belirtiliyor. Bilim insanlarına göre keşfedilen atlatl, Amerikalı yerliler tarafından avlanırken hız kazanmak amacıyla kullanılıyordu.

Buz Adam Ötzi

Buzullarda Saklı Keşifler #3

David Lyons/Alamy

1991 yılında bir çift Alman tatilci tarafından Ötztal Alpleri’ndeki Schnalstal Vadisi civarında yüz üstü yatan, donmuş bir mumya keşfedildi. Yapılan incelemeler sonucunda mumyanın M.Ö. 3400-M.Ö 3100 yılları arasında yaşamış bir insan olduğu anlaşıldı. Mumyaya “Buz Adam Ötzi” adı verildi.

Bilim insanlarına göre Ötzi öldüğünde 45-46 yaşlarında, 160 boylarında, 50 kg kütleye sahip, kahverengi gözlü, koyu kahverengi saçlı, açık-orta kahverengi ten rengine sahip, solak bir insandı. Yapılan detaylı incelemeler sonucunda Ötzi’nin 0 kan grubuna sahip olduğu, laktoz hassasiyetinin bulunduğu ve 12. kaburgasının oluşmasını engelleyen genetik bir hastalıktan muzdarip olduğu ortaya çıktı. Başlangıçta Ötzi’nin 20. yüzyılda yaşamış bir kayakçı ya da dağ yürüyüşçüsü olduğu düşünülüyordu. Fakat daha sonra Ötzi’nin yanında bir ok, çakmak taşı ve matkap benzeri aletleri olduğu anlaşıldı. Ötzi’nin farklı hayvan derilerinden yapılmış kıyafeti ve çeşitli otlardan yapılmış pelerini, ayı kürkünden yapılmış şapkası ve yine hayvan derisinden yapılmış su geçirmez ayakkabıları olduğu da belirlendi. Bu keşiflerden sonra Ötzi’nin çok daha eski zamanlarda yaşamış bir insan olduğu anlaşıldı. Yapılan DNA analizleri, Ötzi’nin Cilalı Taş Devri’nde yaşayan ve Orta Doğu’dan Avrupa’ya göç eden bir çiftçi olduğuna işaret ediyor.

Ayrıca Ötzi’nin bağırsak mikrobiyomunu inceleyen araştırmacılar, Ötzi’nin bağırsaklarında mide ülseri ve mide kanserine sebep olabilenHelicobacter pyloribakterisini keşfetti. GünümüzdeHelicobacter pyloribakterisinin Avrupa’daki en yaygın alt türü, Asya ve Afrika alt türlerinin bir karışımı. Ötzi’de bulunan bakteri ise neredeyse tamamen Asya alt türüne ait. Bilim insanlarına göre bu durum, Afrika alt türünün Ötzi’nin ölümünden sonraki dönemlerde Avrupa’ya taşındığını gösteriyor.

Ötzi şu anda İtalya’daki Güney Tirol Arkeoloji Müzesi’nde bulunan ve -30oC sıcaklığa sahip olan bir odada sergileniyor.

Buzullar eridikçe bilim insanları yeni keşifler gerçekleştirmeye devam ediyor. Ancak araştırmacılarbuzulların erimesiyle buzullardahapsolmuş bazı virüs ve bakterilerin yeniden salgınlara sebep olabileceğini de düşünüyorlar.

Kaynaklar:

Yorum yapın